BİRİMİZ HEPİMİZ, HEPİMİZ BİRİMİZ İÇİN
Dün iş yerinde yaşadıklarını düşünerek uyuya kaldı. Zihninde dönen binbir soru gece boyunca onu rahat bırakmadı. Güneş doğmadan uyandı. İş yerinde önemli bir hata yapmıştı Aylin. Patronunun ve iş arkadaşlarının ne diyeceklerini kestiremediği için endişelendi ve korktu.
Patronu genel olarak şu ana kadar etrafında gördüğü insanlardan farklı davranan biriydi ama bu hata karşısında ne diyecekti... Korku ve endişe arasında gidip gelirken kaygısının tam zıttında bambaşka bir şey oldu.
İşe gireli daha 3 ay olmuştu. Çoğu zaman patronunu insanların ihtiyacını karşılarken görüyordu. “Bu kadar düşünceli nasıl olabiliyor, kişiye özel bir davranış mı” diye düşündüğünü hatırladı. Dün yaşadıklarından sonra anladı ki, öyle bir şey değildi.
İş yerinde farklı departmanlar olsa da işler tek elden çıkıyor gibiydi. Bir kişinin eksikliği yeri geldiğinde hissettirilmiyordu. Ben değil de biz olabilmek ne demek, onu öğreniyordu adeta.
Bir keresinde “Biz bir ekibiz. Birimizin yanlışı hepimizin yanlışıdır. Birimizin iyiliği hepimizin iyiliği demektir” demişti. Birinin yanlışı onun yüzüne vurulmayıp o kişiyi güçlendirmek hedef alınıyordu. Bu da o kişinin hem motivasyonunu arttırıyor hem de işi giderek sahiplenmesine sebebiyet veriyordu.
Aynısı kendisi için de yapıldı.
Birilerinin lehinde olduğunu bilmek, insana kendisini güvende hissettiriyordu. Sonrasında ise “karşı taraf için ne yapabilirim?” hissini doğuruyordu.
Aylin’e de öyle oldu.
Patronu bunu nasıl başarıyordu? Bunu yaparken kendinden taviz de vermiyordu. Hem mutlu edip hem mutlu oluyordu. Peki bu dengeyi nasıl sağlıyor, bunu neye göre yapıyordu? Bunun sürekliliğini sağlamak için nasıl motive oluyordu?
Bunları düşünürken aklına çok sevdiği anneannesi geldi. O da etrafı boş kalmayan, konu komşusu tarafından çok sevilen biriydi. “Sevim Teyzemiz bir tane” derler torunlarının koşamadıkları yerlere onlar koşardı. İnsan kendini nasıl böyle sevdirebiliyordu?
Anneannesinin sesi çınladı
kulaklarında:
“Başkasının hayatından bir taşı
kaldıran, kendi hayatındaki taşı kaldırmış olur.” derdi.
Onun da hayat
felsefesi buydu…
Düşününce
patronuyla ananesinin benzediğini fark etti.
Bu zamanda çoğu insan, önce kendi önündeki taşı bile kaldırmaya üşenirken, üstünden atlayıp geçiyordu.
Dün patronu “Müşteriye hatalı ürün satmak yerine biraz gecikeceğimizi bildirerek çok şey kaybetmeyiz arkadaşlar” demişti. İş piyasasında defolu ürünü birine kusursuzmuş gibi satmaya çalışan firmalardan olmamak için bunca yıl çok çabalamıştı.
Bir sürü soru sorarak başlamıştı
konuşmasına...
- bu yapılan hatayı müşteri anladığında bir daha alışveriş yapmak ister miydi ya da
- onları başkasına tavsiye eder miydi?
- hatayı yapan arkadaşımızı dışlamak en kolayı. Güzel olan ona öğretmek değil mi?
- O zaman kazanç olmaz mıydı bu?
“Ekip olarak hatamızı düzeltmeliyiz. Çırak olanların hatalarında daha anlayışlı olup, destekleyici olarak kişileri suçlamadan, yanlışı birinin üstüne atmadan problemi çözmenin yolunu bulabiliriz.”
Oysa şimdilerin trendi
Her ilişkide, komşulukta, iş ortaklığında, çalışanlar arasında her şey anlık çıkar ilişkisi çerçevesinde yaşanıyordu. Herkes başkasının yanlışını ön plana çıkarırken, kendi yanlışına pek bakmak istemiyordu.
İnsanın düşünmesi gereken sadece
kazanmak mıdır yoksa aynı zamanda kazandırmak mı?
Sınava çalışırken, işe girerken, iş verirken, evlenirken, yetişirken, yetiştirirken...
Bunları düşünürken patronun
söyledikleri kulaklarında çınladı...
Sözüne doğadan örnekler vererek başlamıştı:
Mükemmel güzellikteki doğayı düşünün.
Neden bu kadar güzeldi ve insanın baktıkça bakası geliyordu? Her şey ne kadar
iç içe ve uyumluydu.
Aralarında kiraz bu sene geç çiçek
açtı, yağmur erken yağdı, kar yerde uzun kaldı diye birbirlerini suçluyor olabilirler
mi acaba?
Aralarındaki alışveriş toplam fayda üzerine olmasa biz bu güzelliklere şahit olabilir miyiz?
“İnsan elbette kârlı çıkmak ister. Bunun
yolu nedir? Karşıdaki kişiyi kârlı çıkarmak. İnsanı yüceltecek olan,
karşıdakinin faydasını gözeterek davranabilmektir.
Arkadaşlar hayattaki ilişkileri güzelleştiren, birbirinin lehine olmayı gözetmektir.” dedi.
Düşündükçe minnet duydu, hatası yüzünden bir an kovulacağını bile düşünmüştü. Oysa Aylin şimdi işine daha sıkı sarılacak ve hatayı tekrar etmemek için var gücüyle çalışacaktı.
Güne çocukken bir slogan olan o
cümleyle başladı…
Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!!
Milyarlarca insan içinde, ‘bir’ kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını, o ‘bir’ kişiye sorun!
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
karşımızdakinin faydasını gözeterek hareket edebilmek dileği ile....
YanıtlaSilHer iliskimizde Aylin'in patronunu örnek almak dileğiyle ;)
YanıtlaSilBaşkasının yolundaki taşı kaldırmak aslımda kendi yolumuzdaki taşı kaldırmak tı.... Çok güzel
YanıtlaSilHer konuda insaAllah bir olabilme dileğiyle..
YanıtlaSilBirimizin iyiliği hepimizin iyiliği... Her zaman farkında olmak duasıyla. Kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSil