ZORLA GÜZELLİK OLUR MU?
O sabah evden yorgun çıktı. Yolda yürürken bile uyku gözlerinden akmaya devam ediyordu sanki. Otobüs durağına koşarak ulaştı ve tam zamanında gelen otobüse hızlıca bindi. Kartını bastıktan sonra gözüne tek kişilik bir boş koltuk ilişti. İçinden “Oh be, en azından sabah trafiğinde oturarak gideceğim.” diye düşündü ve koltuğa oturdu.
Otobüs ilerledikçe duraklardan binen yolcularla iyice kalabalıklaştı. Semanur başını koltuğa yasladı, kulaklığını taktı. Bir yandan gözleri kapanıyor, bir yandan o gün sunacağı projeyi kafasında tekrar ediyordu.
Tam uyku ile uyanıklık arasında gidip gelirken, bir anda yükselen seslerle irkildi. Bir teyze kulaklıkların ardından bile ulaşan yüksek bir sesle söyleniyordu.:
-Bu gençlik var ya, bitmiş! Ne yaşlıya bakıyorlar ne hastaya… Görüyor musunuz şunu? Gözlerini kapatıp uyuyor numarası yapıyor! Çok yazık, çok!
Semanur, şaşkınlıkla kulaklığını çıkardı ve yerini verdi ama otobüsten indiğinde hâlâ yüzü ateş gibi yanıyordu. “Yer verdim ama niye kendimi kötü hissediyorum?” diye düşündü. Bu sadece bir koltuk değildi; içinde, istemeden verdiği başka “evet”lerin yankısı vardı.
Hatırladı… İş yerinde bitkin olmasına rağmen fazladan görevleri üstlenmesini, bir arkadaşının sorumluluğunu sessizce omuzlamasını, “Kırılmasın” diye kabul ettiği davetleri… Hep başkalarının rahat etmesi için kendi rahatından vazgeçiyordu.
Akşam eve geldiğinde babaannesi evdeydi. Çocukluğundaki gibi gidip dizine yattı. Babaannesi saçlarını sevdi, yüzüne baktı:
-Ne oldu güzel kızım?
Semanur olan biteni anlattı. Sonra sessizce sordu:
+Babaanne, sence ben saygıyı hak etmiyor muyum?
Babaannesi saçlarını öptü, daha şefkatli bir sesle konuştu:
Kuzum, iyilik zorla yapılmaz. Korkudan ya da el âlem ne der diye yapılan şey, iyilik değil mecburiyettir. Kendine saygın olmalı. Yorgunsan oturursun, istemiyorsan “hayır” dersin. Ancak o zaman “evet” dediğinde anlamı olur. İnsan seçimlerinin sonucunu yaşar bu hayatta. Unutma, saygı bir zorunluluk değil, bir tercihtir. Sen bugün yer vermedin diye saygısız olmazsın ama korkudan ya da “birileri bir şey der” endişesiyle yaparsan bu bir seçim değil, zorunluluk olur.
İnsan kendi hakkından birilerinin zoruyla vazgeçtiğinde bu kendi değerinden vazgeçmekle aynıdır. Yoksa fedakarlık ile taviz dışardan aynı görünür ama birinde insan kendi isteğiyle huzur içinde kârını feda eder, diğerinde ise bir korku veya kaygı yüzünden kendini o seçimi yapmak zorunda hisseder. O zaman yorgunsan oturacaksın. Ağlamak istiyorsan ağlayacaksın. Hep kahve yapan değil, bazen de kahvesi yapılan olacaksın. Ve bir gün biri senden bir şey istediğinde “hayır” deme hakkını kullanabiliyorsan o zaman “evet” demek gerçek bir seçim olacak.
O gece, babaannesinin dizinde, ilk defa “hayır” demenin “evet” demekle ilişkili olduğunu fark etti. Birbirinin zıddı olan kavramlar arasında denge önemliydi...
Bazen insan yapmak istediği şeyin tam aksini yaptığını, göremeyebilir.
Bu bir zorunluluk mu, yoksa seçim hakkını kullanabiliyor mu?
Fedakarlık mı yapıyor yoksa taviz mi veriyoruz?
Peki bu kavramların gerçeğini nasıl anlayabiliriz?
İnsan hakkını arar, ömrü yettiği kadar…
Eylemleri de bu isteği kovalar...
Oysa hak eden olmak, hakkını aramaktan daha değerli değil midir?
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
İnsan, hayır denildiğinde sevilmeyeceğini kendisine değer verilmeyeceğini zannediyor. Oysa gerçekte hep evet diyenin kıymeti olmadığını göremiyor. İnsanı değerlendiren şey hayırlarıdır. Hatırlatma için teşekkürler .
YanıtlaSilBu hayatta "insan seçimlerinin sonuçunu yaşar" neyi seçiyoruz gerçekten "Hayır" demekte "Evet" demeyi mi ve bunu yaparken samimi olanı mi? Kaleminize sağlık tekrar secimlerimizde düşünmemizi sağladığınız için
YanıtlaSil"İnsan kendi hakkından birilerinin zoruyla vazgeçtiğinde bu kendi değerinden vazgeçmekle aynıdır. " Çok fayda veren ve düşündüren bir yazı olmuş...
YanıtlaSil