BİR BARDAK SU
Hastane de yatan ağabeyi Murat’a refakat etmek için çantasını hazırlamaya başladı. Bir gece kalacak olmasına rağmen pijamasını, diş fırçası, terlikleri ve yastık kılıfını da çantasına koymayı ihmal etmedi. Arabaya bindiğinde benzinin üçte birinin kaldığını gördü ve hemen benzinliğe geçip benzin aldı. O, her zaman tedbirli idi. Işıklarda beklerken sarı ışığın yanması ile yeşil ışık yanmadan, ilerlemesi için arkadan korna sesleri gelmeye başladı. Edip hiç tepki vermeden, yeşil ışığın yanmasından emin olduktan sonra gaza basarak yoluna devam etti.
Hastaneye girerken erkek kardeşi Selim ile karşılaştı. Murat, Edip ve Selim üç kardeşlerdi. Kardeş olarak, hepsinin birbirinden farklı huyları vardı. Selim ağabeyinin asansör beklediğini görünce ‘ bir kat için asansör mü beklenir?’ dedi ve hızlıca merdivenlerden çıktı. Edip ise hiç aldırış etmeden beklemeye devam etti ve gelen asansör ile birinci kata çıktı. Odaya girmeden hemen hemşire hanımlardan nelere dikkat edilmesi gerektiğine dair kuralları öğrendi. Mide kanaması geçiren ağabeyi için hemşire hanım ‘Biz izin verene kadar su dahi istese verilmeyecek. Eğer hasta çok ısrar eder ise o zaman sadece bir pamuk ile dudaklarını ıslatabilir siniz’ dedi. Edip zaten bu konularda çok hassas ve oldukça dikkatli biriydi. O en hafif ağrı kesicinin bile prospektüsünü okumadan içmezdi. Şimdi de görevi layığı ile yerine getirebilecek motivasyona sahipti.
Hastane odasına girdiğinde ağabeyinin iyi olduğunu görmek, ona iyi geldi. Çok geçmeden hemşirenin dediği oldu.
"Edip su ver kardeşim, çok susadım azıcık verin.’’ diyerek mırıldandı.
’’Ağabeyciğim şimdi hemşire ile görüştüm. Onlar izin verene kadar hiçbir şey verilmeyecek. Eğer çok susadıysan pamuk ile dudaklarını ıslatabilirim.’’ dedi.
Bunu duyan Selim "Ağabey bir kereden ne olacak azıcık verelim gitsin’’ dedi. Edip, Selim’i dinlemedi ve hemşirenin söylediğini yaptı ama o sırada telefonun çalması ile odadan dışarı çıktı. Bunu fırsat bilen Selim hemen bir bardak suyu abisine vermek için hazırladı.
"Edip abimi boşver onu biliyorsun o kurallara çok takılır. Hayat bir gün, o da bugündür. Yarasın abime ya ne olacak bir bardak sudan’’ dedi ve suyu içirdi. O da aslında bunu kötü niyet ile yapmıyordu. O, abisi gibi değildi, kuralları esnetmek dünyanın sonu değil diye düşünürdü.
İnsanlar aynı olayları yaşasalar da farklı tepkiler verebilir. Kimi asansörü beklemek istemediği için hızla merdiven çıkarken bir diğeri kendini yormamak için bir katı bile asansör ile çıkmayı tercih edebilir. Farklılıklar arasındaki makas açıldıkça yavaş olanın hızlı olana, hızlı olanın yavaş olana tahammülü azalır. Bazımız kurallara çok dikkat ederken bazımız ‘Kurallar çiğnenmek içindir.’ diyebilir ve birlikte hareket etmekte zorlanırlar.
Aynı anne babadan dünyaya gelmiş bile olsa insanlar birbirinden farklıdır. Bu farklılıklar sandığımız gibi bizi zorlamak için değil zenginleştirmek için vardır.
Farklılıklarımızın bizi besleyen, geliştiren yönleri vardır. İnsanın öncelikle kendini tanıması ve farklılıklarının sebebini biliyor olması kıymetlidir. İnsan kendinde ki farklılıkları fark eder, kabul ederse bir başkasının farklılığının da sebebini daha iyi anlayabilir. O zaman iletişim kalitesi artar ve ilişkileri düzelir. Kimsenin kendisine karşı olmadığını sadece farklı olduğunu bilmek insanı ferahlatır. Farklılığın zenginliği tadan insanoğluna da bu ferahlığın tadını çıkarmak kalır.
İnsan hakkını arar, ömrü yettiği kadar…
Eylemleri de bu isteği kovalar...
Oysa hak eden olmak, hakkını aramaktan daha değerli değil midir?
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
Yorumlar
Yorum Gönder