YANA YANA ÜŞÜMEK
Güneşin batması ile bana duyulan
ihtiyaç artmıştı. Evin çocuğu beni yakmak için can atarken annesi
dayanabilecekleri son vakte kadar beklerdi. Bazen gök yüzünü aydınlatan çeşitli
patlayıcılar ile anlık olarak aydınlanırdı kaldıkları çadır.
Annesi çocuklarına bunun havai
fişek olduğunu söylediği için çocuklar heyecan ile karşılardı. Savaşın olduğu
yerde bir çocuğun korkusunu yönetmek için annenin bulmuş olduğu bir yöntemdi bu.
O gece Sara annesine beni yakmak için çok ısrar etti. Annesi kabul etti.
Önceden olsa beni kitap okurken sadece loş bir ortam için kullanırlardı. Bazen
beni rafa kaldırır, uzun zaman kullanmak akıllarına bile gelmezdi.
Şimdilerde ise bitmesinden endişe
ettiği bir mum idim. Doğrusu bu süreç beni de çok değiştirdi. Her bitmeye
yaklaştığımda yanıma bir mum daha ekleyip, beni büyütmeye çalışıyorlardı. Tozlu
raflarda durduğum zamanı hatırlıyorum da bazen sadece tozumu alıp geçerlerdi. Sara
beni yaktı ve annesinin ona battaniyeden yaptığı yatağına kıvrılıp uyudu. Ayşe de
çocuklarının üstünü örterken geçmişe daldı. Önceden hepsinin üstüne ayrı ayrı mevsimine
göre örtü örterken şimdi üç çocuğunu örtüp kendisinin ise ancak sırtını kapatacak
büyüklükte biricik örtülerine sarılmışlardı. Verilene şükreden bir hanım idi. Çünkü
bu soğukta, bir çadırları ve bir örtüsü vardı ve o payına düşene razıydı.
Önceden bazen neşe ile kurulan
sofraları süslemek için yer alırken, bazen kitap okurken loş ortam oluşturmak
için kullanılırdım. Çok nadir ise elektrikler gittiğinde ihtiyaç duyarlardı. O
zamanlarda nadiren ortaya çıktığımdan işe yaramak iyi gelirdi. Şimdi ise bensiz günleri geçmiyor, Gazze’nin
bu soğuğunda bitmeyeyim diye üzerime titriyorlar. Benim ateşim sadece
aydınlatmaya yetiyor. Mum hiç üşür mü? Onları gördükçe yana yana üşüyordum. Bir
taraftan eriyip gidiyor öbür taraftan ben bitince ne yapacaklar diye
dertleniyorum.
Bir mumu neredeyse dile getirecek
bu olay tüm insanlığı nasıl etkiliyordu? Kimileri vardı, bu davaya sahip çıkan,
onlar için mücadele eden… Çok azının sahiplendiği bir davayı dert edinen... ama
git gide, sayıları artarak bir kitleye dönüşen...
Kimileri ise bu kadar ders
taşıyan sahnelerden göz çeken, yok sayanlardı. İnsanların payına sahnenin
neresinde olacaklarına dair seçimleri düşerken, benim payıma ise seçilmek
düştü. Şükür ki bir mum olarak belki de ulaşabileceğim en yüksek statüydü
benimki… Cennete kapısı olan bir yerde erimekti kaderim... Nihayetinde her muma
nasip olamayacak bir öykü idi benim öyküm.
İnsan hakkını arar, ömrü yettiği kadar…
Eylemleri de bu isteği kovalar...
Oysa hak eden olmak, hakkını aramaktan daha değerli değil midir?
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.



Mum değildik ama biz de yandık, biz de eridik, biz de yanarken üşüdük onlarla... Ahhh diyecek söz bulamıyorum bu yazı kalemle değil yürekle yazılmış 🥹
YanıtlaSilElinize sağlık çok insanın içini mum gibi eriten bir yazı
YanıtlaSilBöyle ince düşüncenizen dolayı teşekkür ederim 😢 orada bir mum olmak nede kıymetli… Yana yana üşümek yanında çocukların ona rağmen gülüşlerinin seslerini duyar gibi oldum… hanı uyumanın son dakikalarında bir neşe olur ya, çocuklar bir birleyle ayaklarıyla oynaşır, ve hafif kısık sesle olan gülme sesleri… Her ne olursa olsun yüzleri hep güldü çünkü perdenin arkasını gördüler belkide kim bilir… 🥹🌿
YanıtlaSilÇok yürekten, çok samimi yazılmış bir yazı. İnsanların zülüm karşısında konuşmadığı dönemde, konuşmak bir mumun payına düşmüş… ağaçların, kayaların konuşacağı günü hatırlatıyor… insanlığın hesabını veremeyeceği günlerin… kaleminize sağlık…
YanıtlaSilBir mum kadar fayda verememeye utanmak da bizim payımıza düştü dünyada 😥
YanıtlaSil''Mum hiç üşür mü? Onları gördükçe yana yana üşüyordum.''
YanıtlaSilBu hissiyatı veren bir yazı olmuş... Kaleminize sağlık...
İnce ve hassas bir kalpten hissedilebilecek duygular. Abdürrahim Karakoç' un "Lambada titreyen alev üşüyor " dizelerini ilk duyduğumda sarsılmıştım. Bana yazının tamamı hep onu düşündürdü. Aşk ve sevgi için dile hetirilen bu güçlü ifadeler, böylesine haklı bir davada mazlumun hakkı için ifade edilse diye. Ulvi bir gaye uğrunda yazmak icin çıktığın bu yolda, yol selameti diliyorum KIZIM..
YanıtlaSilEmeğinize sağlık kaleminiz daim olsun.
YanıtlaSilBir mum bile olamamak 😔
Dualarımızın buluşması ve kabulu ümidiyle 🤲💐
Bize de pay düşer mi Filistin'dennn...
YanıtlaSilAllah bize de cennete kapısı olan bir yerde bir pay nasip etsin 🤲yüreğinize sağlık 🫠
YanıtlaSil