UZAK GELECEK
Haziran ayının sıcağına
aldırmadan elindeki kocaman fotoğraf makinası ile poz veren onlarca öğrencinin
unutulmaz karelerini yakalamaya çalışırken kampüs bahçesinde dört dönüyordu
Zeynep. Pınar ise Zeynep’in aksine tüm gün
arkadaşının peşinde sürüklenmekten bitap düşmüştü.
Zeynep, Pınar ve Gamze... bu
ayrılmaz üçlü, okula kayıt yaptırdıkları günden beri beraberlerdi. Dışarıdan
bakıldığında birbirlerinden bu kadar farklı olan bu üç arkadaşın dostluğu
hayranlık uyandırıcıydı. Farklı diyorum zira Zeynep ne kadar tez canlı ise
Pınar da o kadar ağırkanlıydı, Zeynep’in ufacık bir söze günlerce takılmasına
Gamze anlam veremez, Pınar ise kendine yapılan eleştiriyi bile üstüne
alınmazdı. Değişik bir arkadaşlık konbinasyonuydu onlarınki. Bir keresinde
otobüs şoförü inecekleri durağa giden yolcu sayısının az olmasını bahane ederek
onları üç durak önce indirmiş sınava geç kalmalarına neden olmuştu. Bu olaya 3
arkadaşın tepkisi bambaşkaydı. Pınar sinirden köpürüyor adeta kulaklarından
alevler saçarken Gamze de onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Pınar ise her
zamanki prensesliği ile bir köşeye oturmuş plakasını aldığı otobüs için şikayet
kaydı oluşturuyordu telefonda.
Biri çabuk parlayan biri serin
kanlılığını korumaya çalışan, biri ise kıyamet kopsa bir elek samanı yanmaz
kaygısızlığı ile durum değerlendirmesi yapan bu üç arkadaş yıllar içinde sıkı
dost olmuşlardı. 4 sene boyunca aynı sınıfta oldukları yetmezmiş gibi bir de
aynı evde kalmışlardı.
Şimdi ise onlarca anı
biriktirdikleri okullarının sonuna gelmişlerdi. Kep töreninin ardından tüm
sınıf birlikte vakit geçirdikleri kampüsü son kez turluyor adeta hatıraları ile vedalaşıyorlardı. Zeynep tam
bir fotoğraf tutkunuydu. O gün deklanşöre ne kadar çok bastığını kendi bile
hatırlamıyordu. İleride bu günlere özlem duyduğunda bakacağı fotoğraf karelerini
yakalamak istiyordu.Tabi Zeynep’in fotoğrafçılıktaki yeteneklerinden tüm sınıf
nasiplenmişti. Günün sonuna doğru bir de mini röportaj köşesi yapmayı ihmal
etmedi. Bir yandan ortamı videoya
alırken bir yandan da mikrofon uzattığı arkadaşlarına o an aklına düşen
soruları yöneltiyordu. Ve röportajın son sorusu gelmişti:
- Beş yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
Pınar bir an afallasa da
arkadaşını kırmamak için gelişi güzel bir şeyler söyledi. Ancak sonrasında
zihni hep o soruda takılı kaldı. Acaba beş yıl sonra dönüp o kayıtları izlediğinde neler hissedecekti?
Gelecek ile ilgili yığınla planı vardı, peki bunları nasıl hayata
geçirecekti?Acaba nereden başlaması gerekiyordu?
Soru geldiğinde ardından cevabı
düşünmeye başlamıştı 5 yıl sonrası için hayatını ve yapıp edeceklerini düşündü.
Oluşturduğu sebeplerle hangi sonuçlara ulaşacaktı?
Verdiği mücadelelerle hayatını nasıl inşa edecekti?
Hiç düşünmemişti şimdiye kadar…
İnsan geleceğini şimdide seçer
ama şimdiyi geçmiş deneyimlerinden yola çıkarak dizayn eder. Ya kendi
deneyimleri ya da başkalarının deneyimleri ile…
Peki bir insanın hayatında
deneyim çıkartmasının yöntemi nedir?
Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır...
İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder...
Dolasıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur...
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
Yorumlar
Yorum Gönder