GRİ ÇİZGİ

GRİ ÇİZGİ

Mert, üniversiteden yeni mezun olmuş, büyük hayalleri olan bir gençti. İlk işine bir lojistik firmasında başladı. Çalışkanlığıyla kısa sürede dikkat çekti. Çalıştığı bölümde bazı işler göründüğü kadar temiz ve şeffaf değildi. İşlerin çok yoğun olduğu bir gün, yöneticisi ona ‘önemsiz’ gibi görünen bir ricada bulundu;

“Sana zahmet bu faturadaki bazı kalemleri biraz değiştir, müşteri zaten fark etmez.”

GRİ ÇİZGİ

Mert önce tereddüt etti ama hem ilk işi olduğu için hem de işte yeni olduğu için sesini çıkarmadı. Böyle bir durumda ne tepki vereceğini bilemedi. Arkadaşları ona işyerinde şefine ne kadar uyumlanırsa o kadar kolay bir süreç geçireceğini söylemişlerdi. “Bir kerelik bir şey zaten” dedi içinden. “Hem kimseye zararı yok ki…” İçinde oluşan sızıya önem vermek istememişti. Yaptığı işlem başkası tarafından pek anlaşılacak bir şey de değildi. Kendini böyle rahatlattı.

Zamanla müdürün rica ettiği bu ‘küçük’ istekler arttı. Ürün kalemlerinde değişiklik, evrakların teslim tarihlerinde oynamalar… Her ‘önemsiz’ ricayla beraber hayatında önem verdiği şeyler yer değiştiriyordu. Bazen kendisiyle dalga geçerdi: “Abartmayalım karanlık tarafa geçmedik henüz… Yukarıdakiler kim bilir neler yapıyor? Ben onlar kadar değilim…” Git gide içindeki sızı azalınca kendini haklı bile görmeye başladı. Artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu sorgulamıyordu. Boşluklardan yararlanmayı marifet haline getirdiğini fark etmesi uzun bir zaman aldı. 

GRİ ÇİZGİ

Aylar sonra bir stajyer, benzer bir konuyu ona danıştığında verdiği otomatik cevap kendisini şaşırtmıştı. Mert gözünü kırpmadan, “Yap geç, takılma, burada işler böyle….” demişti.

O an, kendindeki değişimi fark etti. Artık önemsiz ricalar çok önemliydi ve o da bunları halletmede bayağı becerikli hale gelmişti. “Olsun” dedi, “Hâlâ karanlık tarafa geçmedim ki, maalesef bazı çıkmazlar bu şekilde çözülebiliyor. Mecburum, ben yapmasam başkası yapacak. Hem şu an pozisyonumda başarıyla ilerliyorum…”  Açıklaması mantıklı geldi ve yine rahatlattı kendini. Farkında olmadığı şey;  bir zamanlar yalnızca ‘seyirci’ olduğu yerde artık oyunun içindeydi.  Karanlığın içine girmemişti ama açıktan koyuya giden griliklerde dolaşıyordu.  

Hedefe giden yolda hiç bir adım küçümsenemez. Küçük de olsa her adım önemlidir ama atılan adımlar karanlığa gidiyorsa o zaman bir tehlike daha bekler insanı…  Koyu griliğe her yaklaştığında kendini karanlığa kilometrelerce uzakta görür… Ona hala çok yolu vardır, hala karanlık tarafa geçmemiştir. İşin tuhafı, her ton değişiminde insan alışır ve normalleştirir. Sonunda karanlık tarafa gelindiğinde öyle bir şey kalmaz. Çünkü karanlık taraftakiler de yaptıklarını mantığa uydurmuştur.

Oysa hiçbir şey birdenbire o noktaya gelmez,  bütün o  küçük adımlarla oraya varır.

Nasıl ekmek bir anda küflenmiyorsa, elma bir günde çürümüyorsa… 

GRİ ÇİZGİ

İnsan takip ettiği yolun grileşen çizgilerine dikkat etmediğinde karanlığın da nerede başladığını anlayamayacaktır. ‘Küçük’ ve ‘önemsiz’ görünen şeyler aslında çizgiyi aşmada hiç de küçük ve önemsiz değildir.

Peki öyleyse insan çizgiyi aştığını nasıl anlar?

 


Neden,

Sıradışı bir ilmin,

Sıradışı keyiflerin,

Sıradışı ortamın,

Sıradışı ilişkin,

Ya da sıradışılarla ilişkilerin olsun ki?

Neden seninle ilişki kursunlar, sana değer versinler?

Sıradan bedellerle ödemede inatçı bir insanın, neden sıradışı bir yaşamı olsun ki?

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

Yorumlar

  1. İyi yada kötü basit sandığımız davranışlar yolun sonunda bir yere varıyor…
    Kaleminize sağlık 🍃

    YanıtlaSil

Yorum Gönder