DOYUMSUZLUK İNSANI TÜKETİR

DOYUMSUZLUK İNSANI TÜKETİR

İnsanın var olanla yetinmeyip hep daha fazlasını istemesi çok ilginç değil midir? Peki neden bunu yapar? 

Neden doyumsuzdur insan, neden var olanla yetinmeyi tercih etmez?

Arabası olur ikincisi olsun ister, o da yetmez daha hızlısı olsun ister.

Evi olur iki artı bir, sonra üç artı bir, dört artı bir, derken villası olsun ister.

DOYUMSUZLUK İNSANI TÜKETİR

Bir miktar parası olur: “Bununla ne iş yapsak, nasıl artırabiliriz?” der. İşin sonu hep daha fazlası olsuna çıkar.

Yemek yer, yemekte dahi tıka basa doyana kadar yer, bir de istif yapar.

Bir köylü meyve yetiştirir, ağacı budamaz ki daha fazla meyve alabilsin.

Sebzelere hormon verilir yılda iki defa, üç defa mahsul alınabilsin.

Yeni nesil çocukların durumu da pek farklı değil baktığımızda. Bir oyuncak alındığında “Ama benim bundan yok bu da olsun.” diyerek yenisini hemen ister haldeler.

Ülkeler savaşır, kadın, bebek, yaşlı ayırt etmeden saldırılır. Neden peki? Çok daha fazla toprak sahibi olmak için...

Peki neden bu mal, mülk sevgisi?

İnsan hayatı boyunca kullanamayacağı bir mirasın bedellerini neden üstlenir ki? Neden aç gözlü olur ya da asıl soru insan neden tok gözlü olamaz?

Doğadaki tüm canlılar verilenlerle yetinirken ve yapması gerekeni yaparken insanın doyumsuzluğu başına bela olur. Doyumsuzluğu ve hep daha fazlasını istemesi birçok olumsuz sonuçlara varır.

İnsana bir vadi dolusu altın verilse, ikinci bir vadi daha isteyebilir.  İnsan daha fazlasını isteyince, yanlış yollara sapabilir, adaletsizlik yapabilir, vicdanını kaybedebilir.

Peki insan neyi kaçırır da hala görmek duymak ya da hissetmek istemez?

Neden kantarın topuzunu kaçırmak için daha çok uğraşır insan?

Mutsuz olmak, ilişkilerinde problem yaşamak, kardeşini bile kıskanır hale gelmek, hırs yapıp kimseyi tanımamak… Bunları bir insana ancak daha çok istediği şeyler yaptırabilir.

Hani hep duyarız “İnsanın bu dünyadaki en büyük dostu da düşmanı da aynadaki kişi” diye...

DOYUMSUZLUK İNSANI TÜKETİR

Bizi olduğumuz noktaya getiren seçimlerimiz değil midir?

Tok gözlü olup elindekine razı olup, sahip olduklarını başkalarıyla paylaşıp şükretmek mi yoksa aç gözlü olup hep eksikleri görüp, başkalarının malına göz dikip, elindekilerle yetinmeyip sürekli daha fazlasını isteyip mutsuz olmak mı? Aynadaki kişiye soralım, belki o bilir…


Neden,

Sıradışı bir ilmin,

Sıradışı keyiflerin,

Sıradışı ortamın,

Sıradışı ilişkin,

Ya da sıradışılarla ilişkilerin olsun ki?

Neden seninle ilişki kursunlar, sana değer versinler?

Sıradan bedellerle ödemede inatçı bir insanın, neden sıradışı bir yaşamı olsun ki?

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir. 

Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

 


Yorumlar

  1. Ah ah yine kendim ettim kendim buldum...

    YanıtlaSil
  2. Ah bu mal mülk sevgisi...

    YanıtlaSil
  3. İnsanoğlu garip bir canlı isteklerine kavuştukca tatmin olacağını zanneder bir süre oyuncagiyla oyalanır; sonra aralığının bu olmadigini fark edip daha büyük isteklere diker gözünü, gözü doymadıkça ne istekleri biter ne de o eksiklik hissi...

    YanıtlaSil
  4. Hani diyoruz ya karşımızdaki için: bunu nasıl yapabildi diye: işte bundanmış:

    Mutsuz olmak, ilişkilerinde problem yaşamak, kardeşini bile kıskanır hale gelmek, hırs yapıp kimseyi tanımamak… Bunları bir insana ancak daha çok istediği şeyler yaptırabilir.

    YanıtlaSil
  5. Benden daha çok önem verdiği istekleri olduğu için beni önemsemiyormuş :(

    YanıtlaSil
  6. İnsanın doyumsuzluğu nerelere varıyor.

    YanıtlaSil
  7. İnsanın tok gözlü olması ne kadar da önemli...aslında insan şükürlü olursa tok gözlü de oluyor...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder