Zanaat Pazarına Doğru
Elif ve Ahmet küçük bir kasabada yaşıyorlardı. Elif, çocukluğundan beri resim yapmaya, Ahmet ise yazmaya tutkuluydu. Ancak ikisi de hayal ettikleri seviyeye bir türlü ulaşamıyordu. Bir gün, kasabalarının dışında bir zanaat pazarının yapılacağını öğrendiler. Her yıl bu pazar, kasabanın en marifetli kişilerini bir araya getiriyor ve onlara yeteneklerini sergileme fırsatı sunuyordu.
Elif, resimlerini sergilemek için
bu fırsatı değerlendirmek istedi, ama kendine güveni yoktu. Ahmet ise insanların
öykülerini okuduğunda onunla alay etmelerinden korkuyordu. Korku ve kaygılarına
rağmen birbirlerini cesaretlendiren iki arkadaş, “Neden bu yıl hayallerimizin
peşinden koşmuyoruz?” diyerek ve pazara katılma kararı verdiler.
Zanaat pazarına katılacak olmanın heyecanıyla, Elif her gün resim yapmaya başladı. Ancak başlangıçta tuvallere istediği renkleri yansıtamadı. Bazen hayal gücünde canlandırdığı manzaraların tam tersini çizdi. Her seferinde gelen başarısızlıklardan ders aldı ve yeni denemelere yelken açtı. Ahmet de her sabah, gözlerini açtığında ilk iş defterine birşeyler yazdı. Yazmak için ilham aradı, hayatındaki küçük anları, duyguları kelimelere döktü.
Zaman geçtikçe ikisi de marifetlerini
daha geliştirdi ve zanaat pazarında sunabilecek eserler üretti. Elif,
resimlerinde daha özgür, daha renkli ve görkemli bir tarz geliştirdi. Ahmet ise
yazdığı öykülerde derin duygu katmanları oluşturarak okurlarını etkilemeyi
hedefliyordu. Her ikisi de zorlu bir hazırlık sürecinden geçiyordu. Zorluklarına
rağmen bu sürecin keyfini çıkardıkça kendilerine olan güvenleri artmaya
başladı.
Pazar günü geldiğinde, Elif’in rengarenk
resimleri güzel bir stantta sergilendi. Ahmet’in de yazdığı öykü kitabı,
insanların ilgisini çekti. Standa gelen ziyaretçiler hayranlıklarını dile
getiriyor, hem Elif’in resimlerine hem de Ahmet’in yazdığı hikayelere olumlu
görüş bildiriyorlardı.
Elif ile Ahmet bu keyif veren
pazara hazırlanırken marifet geliştirmenin sadece belirli bir konuda ustalaşmak
olmadığını; başarının aynı zamanda cesaret, sabır ve sürekli öğrenme sürecini
barındırdığını anladılar. Marifet geliştirmenin hem başarısızlıklardan ders
almak olduğunu, hem de hayallerin peşinden koşmak olduğunu deneyimlediler. Zanaat
pazarına hazırlık süreci iki arkadaşın sadece sanatlarını değil, kendilerini de
geliştirmişti.
Kasabalıları etkileyen bu iki arkadaş, bu başarının üzerine kısa sürede yerel sanat ve kültür etkinliklerinde yer almaya başladı. Elif’in resimleri sergilenirken, Ahmet’in öyküleri sesi yankılanarak duyuluyordu. Zaman ilerleyip Ahmet ile Elif’in isimleri etrafta yankılanırken her ikisi de bildiği bir gerçeği herkesle paylaşıyordu: Marifet, denemekten, öğrenmekten ve asla pes etmemekten geçer.
İşte insan bir konuda gerekli
bedelleri ödediği takdirde elbet o istediği sonuca ulaşıyordu. Çünkü hayatta
hiçbir şey birden bire olmuyordu. Bu sebeple de ne zaman insan bunun bilincine
varıp o yolda emek harcarsa o zaman sonuçlar kaçınılmaz oluyordu.
İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı değişmedi.
Aynadaki kişi...
Yorumlar
Yorum Gönder