TAHTEREVALLİ

TAHTEREVALLİ

 Tüm gece uyuyamamış, uykusuzluktan gözleri kızarmıştı. Olanlar yetmiyormuş gibi anlaşılmadığını düşündükçe de kalbi acıyordu adeta.

“Dışarıdan konuşmak kolay, bir de bana sorun neler çekiyorum…”

“İnsanlar nasıl bu kadar kolay konuşuyor, gerçekten bu kadar basit mi yani?”

“Yapılması gerekenleri ben de biliyorum ama bilmek yeterli değil ki çoğu zaman…”

TAHTEREVALLİ

Sinirleri iyice gerilmiş kendisini çaresiz hissediyordu... O güçlü ayakları yere basan kadın gitmişti. En son kendisini direksiyonun başında ağlarken buldu. Bir telefon görüşmesi bu kadar zor olmamalıydı. Neydi onu bu kadar zorlayan şey, bir türlü anlayamıyordu.

Söyleyeceği iki cümle için, iki gün düşünmesi yoruyordu artık. Konuşamadığı için erteliyor, erteledikçe işler daha da içinden çıkılmaz hal alıyordu. Üstüne bir de kiminle dertleşse uzun uzadıya nasihatler dinliyordu. Aslında herkes haklıydı söylediklerinde... Zeynep de bütün bunları bilmesine biliyordu da nedense çözüme odaklanamıyordu. Artık aynı şeyleri anlatmaktan da dinlemekten de usanmıştı...  

Çok sevdiği arkadaşı, “Aşırı isteklerimiz, Zeynepçiğim... İsteklerimizin olması için aşırı çabamız bizi bu kadar düşkünleştiriyor işte.” demişti. Tüm söylenenler içerisinde bir tek bu cümle yer etmişti Zeynep’in zihninde.

Neden insan kıymet vermenin ötesine geçmek ister ki? İnsan tabi ki isteyecekti de neden bu kadar kendini heba ediyordu ki... Bir mekana, bir insana ya da bir imkana düşkünlük aslında haddimizi aşmak olmuyor mu?

Bu karmaşık düşüncelerin arasında kaybolduğunu düşünerek kendisini sokağa attı. Soğuk esen rüzgârın eşliğinde yürüyüş iyi geliyordu. Sanki her adımda biraz daha sakin nefes alıyordu.

Geçmişe gitti, derin derin düşüncelere daldı. Arkadaşı Ayşenur’un sözlerini düşündü bir an. Kararını söylediği ilk anda, “Ne ara bu kadar düşkünleştin sen arkadaşım?” dedi.  Zeynep işini bırakıp Denizli’ye taşınmak için hazırlık yaptığını söylerken gözyaşları istemsizce dökülüyordu... Gördüğü bu görüntü karşısında Ayşenur’un göz bebekleri büyümüştü. Çünkü, Erdem’le tanışalı bir ay oldu. Çok hızlı alınan bir karardı. “Erdem’i özlüyorum ama yıllardır yaşadığım evden ayrılmak da istemiyorum. Çünkü sen biliyorsun işte.” deyip, cümleyi tamamlayamamıştı ağlamaktan.

Sonuçta bu evde yaşamış, iyi kötü, acı tatlı, ağladığı güldüğü ne çok anı biriktirmişti.

TAHTEREVALLİ 

Erdemle iş yerinde tanışmışlardı, hiç aklında yokken kalbine girmişti. İlk evliliğinin üzerinden epey zaman geçmişti. Önceki yaşamadığı şeyleri yaşatıyordu Erdem... Ona  yıllardır ertelediği kararını aldırmıştı. Dünya için küçük ama Zeynep için çok büyük bir adımdı bu kararı almak.

“Yanında olmak istiyorum.” diyordu o zamanlar. Zeynep için insan seviyorsa her şeyi yapmalıydı. Sevgi engel tanımayan ve ne gerekiyorsa göze alınması gereken bir duyguydu. Anı yaşamak ve tadını çıkarmak gerekiyordu. Oysa şu an tadını çıkaracak hiçbir şey kalmamıştı elinde. Taşınmak için evini satmıştı. Tam bu sırada Erdem de onun telefonlarına cevap vermemeye başlamıştı.

Bir istek için bir başka şeyden vazgeçiş ister hayat... Evet ama vazgeçişlerin miktarı arttıkça, tahterevallinin öbür tarafındaki kimse, onunkilerle denkleşmedikçe insan olduğu yere çakılmaya, karşı tarafı ise havalara çıkarmaya ve ayaklarını olmadık yere yerden kesmeye başlar.

TAHTEREVALLİ

Acaba insan sırf daha fazlasına sahip olabilmek için yanlış yerden bekliyor, yanlış yerden ümit ediyor olabilir miydi? İstediği şey, uğruna vazgeçişlerine değecek miydi? Soruların cevabı zor olmasa da gerçek apaçık önünde iken işin içine biraz aşırılık bulaştı mı ne göz görür ne kulak işitir olur.

Tahteravallinin aşağısından yukarısına doğru seslense de sesi duyulmaz, yaptıkları görülmez. Görülmeye duyulmaya çalıştıkça daha da kuma gömülür. Ayaklarını yere vurup yukarı çıkmak da aklına pek düşmez. Peki kuma batmış ayaklar nasıl çıkar? Tası tarağı toplayıp uğruna yollar gitmek değil de, gidenin biraz ardına baktırabilmekle ilgili değil midir mesele?



İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,

En büyük dostu ve düşmanı değişmedi.

Aynadaki kişi...

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir. 
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

Yorumlar

  1. Bugün ilişkilerin bozulmasının temel sebebi bu. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Bir mekana, bir insana ya da bir imkana düşkünlük aslında haddimizi aşmak olmuyor mu? Çok güzel

    YanıtlaSil
  3. Hayat bir denge oyunu aslında ama biz bunu bazen tahterevallide olduğu gibi yukarlara çıkmak için bozuyoruz ve aksine dibe çakılıyoruz. emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder