ATEŞKES
Mis gibi pişen yemeğin kokusu
burnuna geldi. Karnı açtı ama gözünü ekrandan ayırmaması gerekiyordu.
Annesi seslendi, “Emre yemek
hazır hadi oğlum soğutmadan yiyelim.”
“Tamam anne beş dakikaya
geliyorum.”
Aradan on dakika geçti ve annesi
yine seslendi, “Hadi oğlum yemeğin soğuyor.”
“Tamam anne ateşkes istedim, oyunu
durdurmalarını bekliyorum.”
Annesi son kez seslenip, “İster
ye ister yeme sofrayı topluyorum, kendin ısıtmak istersen yersin.” dedi.
Emre annesinin çoğu söylediğini
duymadı bile, oyun oynamaya davam etti. Günlerce odasında sadece yemek yediğini
ve bunun böyle ne kadar süreceğini düşündü.
Sonunda istediği olmuş oyuna ara
verilmişti, eli yüzü ateş atıyordu, anlamlandıramadığı bir sinir vardı
üzerinde… Uzun süre oyunda kalınca hep böyle oluyordu. Önceden anlamıyordu ama artık
biliyordu sebebini.
Mutfağa gitti doğal olarak yemek
soğumuştu. Annesine de seslenmek istemedi, ben gel dediğimde neden gelinmiyor
sofraya diye başlardı şimdi.
Ne olduysa bir an annesini
karşısında gördü, sevinse mi bilemedi Emre. Hiç sesini çıkarmadı, zararlı
çıkacağını biliyordu çünkü. Annesi bir taraftan söyleniyor, bir taraftan da
yemeği ısıtıyordu. Sonra Emre’ye döndü ve ateşkes ne demek diye gayet ciddi bir
ifade ile sordu.
“Ateşkes oyunu durdurmak anne,
online olduğu için diğer kullanıcılar ile ortak karar alıyoruz.”
Annesi üzgün bir ifade ile döndü
ve “Yüzünü gördüğümüz yok, baban senin yaşındayken eve bakıyormuş bu oyun
işlerini bırak artık hayata dön.” diye çıkıştı…
Emre annesine dönüp çok net bir
cevap verdi ‘‘Madem bu yaşta o kadar marifetli olunuyor beni neden kendiniz
gibi yetiştirmediniz?’’
Hiç beklemediği bir cevapla karşı
karşıya kalan annesi, bir süre kendisini toparlayamadı.
Annesinin içinde bulunduğu
durumdan hiç anlamayan Emre;
“Neyse ateşkes bitiyor” diyerek
vurdum duymaz bir tavırla odasına gitti…
Bugünün büyük şehirlerinde çoğu
çocuk oyun bağımlısı ve dünyadan bir haber. Ebeveynleri kendi yaşayamadıklarını
yaşatmaya çalışırken, aslında çocukların marifetlenme hakkını elinden alıyor.
İmkanı çok ama açlığı olmayan bir nesil yetişiyor. Oysa büyük başarı
öykülerinin altın kuralı neydi?
En büyük imkânımız, imkânsızlığımız…
Büyüklerimizin de çok sık
kullandıkları tabirler vardır.
Biz sizin yaşınızdayken
kucağımızda çocuk vardı…
Biz sizin yaşınızdayken ev
geçindiriyorduk…
Bu sürer gider, günümüzde çoğu
anne baba bu ifadeler ile çocuklarına ders vermeye çalışıyor.
Ateşkesin bir oyunda değil de
hayatlarının ortasında koca bir yer kaplayan insanların öyküsünde ise işler
başkaydı. Oradaki anneler sadece evlatlarına değil, bir yılı aşkın bir süredir
bu dünyaya da pek çok dersler verdiler. Her şeye rağmen şükrettiler, minicik
imkanlarına şikâyet etmediler. Sadece büyükler değil, çocukların da ebeveyn olduğu bir dünyaydı orası. Kardeşine
bakmak zorunda olan, yemek sırasına girip ezilmemeye çalışan, kamyonetin
arkasında akan damlalarla içme suyu biriktirmeye çalışan çocuklar…
Küçük bedenler, çok ama çok büyük
işler…
Ne kazananı ne de kaybedeni orada
yaşayanlar veya oraya saldıranlardı bu savaşın.
Kadınların, çocukların savaşmak
zorunda kaldığı bir dönemde kayıtsız kalanlar ve kalmayanlar arasındaydı asıl
çekişme.
Sadece benim mücadelemden ne
olacak ki demeyip, karınca misali tarafını belli edenler veya bir minicik
zevkinden bile feragat edemeyenlerin kıyasıya mücadelesi.
Adı ateşkes olsa da soyut zulüm
bitti mi dersin?
Yıllardır hep aynı yol izlenmiş,
kendi topraklarındaki yaşayan insanlar değersizleştirilmiş, güçlü olan taraf
karşısındakini küçük görmüş.
Birileri kendini aşırı beğenip,
karşısındakini küçük görünce üstünlük taslamaya başlamış…
4 rehineleri karşılığında 90
rehine serbest bırakılmasına dahi müsade etmiş azımız çoğunuzdan kıymetli
dercesine.
Bir insanın hayatı, canı, yaşamı
ne kadar değersizleştirilirse bu topraklar da o kadar değersizleştirilmişti.
O yüzden gerçekte kazanan
kazanmış, kaybeden de kaybetmiş miydi?
İnsan bazen kazanırken kaybeder,
bazen de kaybederken kazanır.
Tüm insanlığın davet edildiği bir
test alanı iken bir tek oradakiler muaftı neredeyse. Onlar şanlarıyla
şerefleriyle geçtiler öykülerinden. İzleyenlerden ise onca kopyaya rağmen
kaybedenler çoktu. Somut zulme ara verdiler ya, o kaybedenler bununla bile ilgilenmezken,
soyuttaki zulmün farkındalığının kapılarını çalması çook fırın ekmeklik işti.
Ateşkes bu, oyunu kuranların
biraz oyalanmasından sonra, belki annesinin ısıttığı yemeği yiyecek kadar bile
beklemeden ağızlarının suyu aka aka geri gelmeleri, ne yazıktır ki olmayan
vicdanlarına bağlı… Ancak unuttukları şu ki, her oyunu kurana daha büyük bir
oyun hazırlayan var.
Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır...
İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder...
Dolasıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur...
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
“her oyunu kurana daha büyük bir oyun hazırlayan var.” Çok şükür ki var. Emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş…
YanıtlaSil‘‘beni neden kendiniz gibi yetiştirmediniz?’’ şu soru insana gerçekten tokat gibi geliyor..
YanıtlaSilEmeğinize sağlık
YanıtlaSilEmeğinize sağlık☺️
YanıtlaSilEn büyük imkan imkansızlığımız ...keşke anlayabilmek...
YanıtlaSilçok şükür her oyun kurana karşı daha büyük bir oyunu hazırlayan var... Büyük... Hakim... Aziz... İntikam alamayanların intikamını alan... Haklıya hakkını veren...
YanıtlaSil"Ancak unuttukları şu ki, her oyunu kurana daha büyük bir oyun hazırlayan var!" iyi ki var, iyi ki oyun hazırlayanı hatrından çıkarmayanlara ümit oluyor🌸
YanıtlaSilSahnemizde doğru rolü oynayabilenlerden olabilmek duasıyla..
YanıtlaSilEbediyette ateşi hak edenler geçicilikte ateş taşıyıcısı olmuş. Ateşle aralarına iki dünyada da mesafe koyamadıklarını fark edememeleri ziyanlarına delil.
YanıtlaSilİnsan anda kazanıyor gibi görünüyor ama sonu hüsran.
YanıtlaSilÇok şükür ki, her oyun kurana daha büyüğünü hazırlayan var. Küçükten büyüğe, günlük hayattan Savaş alanlarına kadar, oyun kurma gafletine düşenlerden olmamak dileğiyle, oyuna düşmeyenlerden olmak dileğiyle, oyunu bozanlardan olmak dileğiyle..
YanıtlaSil