SELAM DENGE!
Altı ay önce nişanlısından ayrılan Ayşe, üniversite hayatının geçtiği Ankara'dan memleketi İzmir’e döndü. Zorlu bir ayrılığın ardından, ailesinin yanında yeni bir başlangıç yapma kararı almıştı. Bu süreçte, kendini aşağıya çeken yüklerini geride bırakmaya çalışırken, İzmir’deki yaşamına yeniden yön vermenin yollarını arıyordu. Aşina olduğu sokaklarda, çocukluğunun izlerini sürerken, onsuz yapamayacağını düşündüğü nişanlısının yokluğunda kendini yeniden buluyor ve güçleniyordu. Ayşe, bu dönüşün, ona yeni imkanlar sunacağına inanarak, hayatına yeni sayfalar açmayı umuyordu.
Son
altı ayda yaşadıklarını gözünün önünde canlandıran Ayşe, garsondan bir çay daha
istedi. Arkadaşının, trafikte sıkıştığını ve gecikeceğini haber vermesi, bu
kısa süre içinde kendi düşüncelerine daha fazla dalmasına neden oldu. İzmir’e
dönüşü, nişanlısıyla yaşadığı zor günlerden sonra kendini bulma çabasıyla
geçmişti.
Ayşe
düşünceler arasında dolanırken, Nilgün kapıda göründü. Ayşe, arkadaşını görünce
içi ısındı. Nilgün masaya oturur oturmaz “Hayatımda olup bitenleri nasıl
anlatacağımı bilemiyorum.” diye söze başladı.
“Hiçbir şeye yetişemiyorum! Hedeflerim,
sorumluluklarım… Her şey bir anda üzerime geliyor...” İkisinin de hayatı,
farklı şekillerde ama benzer derecede karmaşık ve zorlayıcıydı.
Ayşe ve Nilgün, çocukluk arkadaşıydılar ve hayatlarının birçok döneminde birbirlerinin yanında olmuşlardı. Ancak üniversiteyi ayrı şehirlerde okumak zorunda kaldıkları için mesafelerden dolayı dertlerini yıllarca telefonla paylaşmışlardı. Ayşe’nin İzmir’e geri taşınmasıyla birlikte, bu durum nihayet değişmişti. Artık telefonda birbirlerinin sesini duymak yerine, yüz yüze görüşüp dertleşiyorlardı.
“Eee,
anlat bakalım seni bu kadar bunaltan şey ne?” diye sordu Ayşe.
“Hayatımdaki
birçok şeyde kaos yaşıyorum. Nereye elimi atsam tıkanıp kalıyorum. Kimse bana
yardım etmiyor. Evde herkes 'İstediğim olsun' diyor kimse bana 'Sen ne
istiyorsun?' diye sormuyor. Ahmet ayrı, çocuklar ayrı. Biri neden dağınık
bıraktığı eşyaları topladığımı soruyor diğeri oyuncaklarının içinden kırmızı
arabasını bulamayınca çığlık çığlığa ağlıyor.
Evi topla, ödevleri yaptır, yemek hazırla, bir tarafta yazlık kışlıklar diğer tarafta ütüler derken ne kadar zorlasam da oturtmaya çalıştığım her düzen bozuluyor. "
"Nilgün ailenin isteklerini yerine getirmen güzel de sen onların herbir istediğini yaptığında onlar da sana karşılık veriyor mu? Yoksa istekler yerine gelsin diye kendinden geçen ve üzerine fazla yük alan sen misin? Kendi ihtiyaçlarını görmezden gelip saçını süpürge eden kim? Yaptığın jestler tavize dönüşmüş olmasın arkadaşım? Yemek pişirmen doğru da çocukların sadece istedikleri yemekleri yemeleri yanlış değil mi? Ahmet’i rahat ettirmen güzel ancak hobileriyle uğraşırken dağıttıklarını toplamaması sana ekstra yük değil mi?
Herkes
isteklerim karşılansın der lakin ihtiyaçlarla istekler karıştığında insanın
hayatındaki dengeler de karışıyor değil mi?
Herkes
kendi sorumluluğunu bildiğinde ailede denge olur. Sorumluluklar karıştığında
ise denge bozulur. “Ben her şeyi hallederim” dediğinde ise ortalık karışmıyor
mu? Karışıyor. Sen yapabileceğini zannedip fazla yük aldığında ve yapamadığını gördüğünde
üzülüyorsun. Eşlerin birbirini dengelemesi en keyifli olan ilişki boyutu.
İstediği bu ama neye ihtiyacı var?” İlişkilerimizde olan dengesizliğimizin
sebebi bizim ihtiyaçtan çok isteklerimize yönelmemiz." dedi Ayşe.
“Ne
demek istiyorsun şimdi, benim üzüntüm davranış hatalarımdan mı kaynaklanıyor?”
diye sordu Nilgün.
“Ahmet’in
sağlıklı beslenmesi lazım diyorsun ama hamur işlerini önüne koyuyorsun. Bir
insanın sağlıklı beslenmesini kendisinin kabul etmesi lazım ve sonrasında da
sen onu desteklemelisin. Çocuklar da artık büyüdü; bırak, kendi odalarıyla ve
ödevleriyle kendileri ilgilensinler. Sen niye bu kadar yükleniyorsun kendine?”
Nilgün,
tüm bu duyduklarından çok etkilenmişti. Ayşe dışında birinden bu şekilde duysa
kaldıramazdı. Ayşe’nin onu ne kadar sevdiğini ve iyiliğini istediğini biliyordu.
Daha önce hiç bu açıdan bakmamıştı. Yıllardır ne istedilerse yapmıştı, ama
ihtiyaçlarını ifade etmekte zorlanmıştı. Oysa insan, tüm canlıların içinde en
çok ihtiyaç giderme potansiyeline sahip olan değil miydi?
Ayşe Nilgün’ün sarsıldığını fark etmişti. Hemen ona sarılarak “Tüm bunları onların mutluluğu için yaptığını biliyorum. Asıl mutluluk rollerimizi bilip, sınırlarımızı koruyup, ihtiyaçlarımızı fark etmekten geçmiyor mu? Bak ben yıllarca Necdet’in her istediğini yaptım. En son kiraladığım evin mobilyalarına kadar ödedim ama bir internet faturasını sen öde sıkıştım dediğimde duymadığım laf kalmadı. Tüm bunları senin iyiliğini düşündüğüm için söylüyorum. Çünkü insan nankörlük gördüğü yerleri kazıdığında kendi yapıp ettikleri ile karşılaşıyor.” diyerek samimi bir şekilde tüm doğruları anlatmıştı arkadaşına.
O sırada evdekilerin ona kurduğu
cümleleri tek tek aklından geçirdi Nilgün. “Aman sen de ya, bu uğraştığın da iş mi?”
dediklerinde yüzü düşer, hiç
anlaşılmadığını düşünürdü. “Meğer
tüm bunlar benim fazla aşırılaşmamdan, hep ne isterlerse onu sunmamdan
kaynaklıymış.”
İnsan dengeye geldiğinde
hayatta kurulan ilişkiler hep ihtiyaç karşılama üzerine döner. Bu da bir
ilişkinin sağlam temellerle uzun soluklu gitmesini sağlar. Hayatın her alanında
dengeye selam verebilidiğinde aşırılıklarıyla da bir bir vedalaşır insan…
Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır…
İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için
gerçeği de reddeder…
Dolayısıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri
büyütmüş olur…
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
Okurken kendi yaşadıklarıma gitti zihnim.. Ne güzel ifade etmişsiniz, emeklerinize sağlık..
YanıtlaSilElinize sağlık. İyi niyetlerle yapılan yanlışlar.
YanıtlaSilOmuzunda dünyanın yükü ile insan mutlu olmaya çalışıyor. Ama ne yazık ki olamıyor bir durmalı ve yüklerini azaltmalı.
YanıtlaSilİnsanoğlu yapıp ettiğinin sonucunu yaşıyor.
YanıtlaSilDengeli hayatlar ☺️
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık
YanıtlaSilHayatta her şey denge üzerine. Dengeyi bozduğumuzda ilişkiler de bozuluyor. İhtiyaç gördüğünü düşünürken taviz veriyor insan. Elinize sağlık
YanıtlaSilElinize emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş...
YanıtlaSilEmeğinize sağlık… denge ne kadar da önemli hayatımızın her alanında…herşey denge de güzel…
YanıtlaSilÇünkü insan nankörlük gördüğü yerleri kazıdığında kendi yapıp ettikleri ile karşılaşıyor.
YanıtlaSilÇok doğru!!!
Selam denge🙋♀️
YanıtlaSilEmeğinize sağlık…
Daha dengede, aşırılıklarımızı fark edip, uzaklaşacağımız adımlar atabilmek dileğiyle😊
"Asıl mutluluk rollerimizi bilip, sınırlarımızı koruyup, ihtiyaçlarımızı fark etmekten geçmiyor mu?" bu nasıl ihtiyaç gideren bir cumledir ya💓
YanıtlaSilMiktarı arttırınca daha iyi bir sonuca ulaşacağını zan eden insan yine yanıldığını fark etti…
YanıtlaSil