OLTANIN KIYMETİ
Hamileliğinde 7 ayına giriyordu. “Şu son
aylar da geçse de kızımıza kavuşsam” diye geçirdi içinden. Bir yandan da eli
ile karnını okşuyor ve ona bakarak gülümsüyordu. “Kime benzeyecek acaba?” diye
düşünüyordu. Yanındaki listeye uzandı. “Bakalım ne eksikler kalmış?” Çok uzun
uzadıya bir liste hazırlamamıştı. En temel şeyler nelerse onları sıralamıştı.
Zaten doğum yapan birçok arkadaşı ile de görüşüyordu. Onlar da kendi
deneyimlerini paylaşıyordu. Bir arkadaşı kendi kızından küçülen kıyafeti
Sena’ya bırakmıştı. Çok sevinerek almıştı. Başka bir arkadaşı da artık büyüyen
oğlunun pusetini vermişti. “Bu da halloldu” diye düşündü. Böyle böyle
tamamlanıyordu liste.
Tam o sırada kapı çaldı. Gelen annesiydi. Elinde de 2
tencere;
- Annee bunlar ne böyle?
- Kızım sen bu halinle yapamazsın şimdi. Ben sana hazırda
bulunsun diye sevdiğin yemekten koydum. Acıkınca ısıtır yersiniz.
- Anne niye yordun sen kendini bu kadar. Ben yapıyorum yemek,
sen merak etme. Halimde de bir sıkıtı yok. Hamileyim ben hasta değilim ki.
Annesi Sena’nın hamileliğini öğrendiği andan beri Sena’nın
hiçbir iş yapmasını istemiyor, elinden geldiğince kendi yapmaya çalışıyordu.
Zaten hep üstüne titremişti…
Bebek ailede de ilk torun olacaktı. Onun heyecanı da
ekleniyordu üzerlerine. İlk haberi verdiklerinde havalara uçmuşlardı.
Kayınpederi hemen bir bebek mağazasına gidip ne var ne yoksa toplamıştı onun
için. “Kızım tuvalet eğitim seti de aldım ama zorla bıraktırdılar” dediğinde
herkes kahkaha ile gülüp neşelenmişti.
Sena hep fazla eşyası olmasın diye uğraşıyordu. Sonuçta bebek bu bir ay
giydiği bir sonraki ay üzerine olmamaya başlayacaktı. Bazen kızıyorlardı
Sena’ya: “Kızım niye topluyorsun oradan buradan eski şeyleri. Yenisini alırız
biz torunumuza temiz temiz kullanır hepsini diyorlardı.” Sena onların bu
heyecanını anlamakla beraber bu kadar bol imkana sahip bir çocuk da yetiştirmek
istemiyordu.
Bir an kendi çocukluğunu hatırladı. O da ilk torundu. Herkes
etrafında pervane olurdu. Ne oyuncaklar ne kıyafetler alınırdı küçükken ona da.
İstediğini babası almazsa dedesine söyler ona aldırtırdı. Şimdi düşününce o
kadar çok oyuncakla oynamasına rağmen hep en mutlu zamanlarının anneannesinin
evinde geçen zamanlar olduğunu hatırladı. Anneannesi börek açarken onu da
yanına oturturdu. Eline de verirdi merdaneyi ona da yaptırırdı. Börekleri
pişirirken Sena çevirir sonra da onları dedesinin önüne getirirdi. “Dede
hepsini ben yaptım anneannem sadece yardım etti.” deyince dedesi hemen bir
lokmasını ağzına atıp “Mmmm bunlar anneanneninkinden de lezzetli ama sakın ona
söyleme.” diye fısıldardı gülerek. Gerçekten o böreğin tadını başka hiçbir
şeyde bulamamıştı Sena. Annesi kendi evinde pek mutfağa sokmadığı için hiç
deneme fırsatı da olmamıştı. Ocağa değersin, elini kesersin, onu dökersin
diyerek her şeyi elinden alıp hazırlayıp getirirdi. Bu kadar hazıra alışmış
olmanın zorluğunu evlenince ne çok yaşamıştı oysa. İlk mutfakla tanışması 26
yaşında olmuştu neredeyse. Mutfakta bir şeyler pişirmeyi ne çok sevdiğini anca
o zaman anlamıştı.
"Kızım böyle yetişsin istemiyorum ki ben, oyuncaklarla oyalanacağına benim
yanımda oyalansın. Ben ne yapıyorsam ondan bir pay alsın. Hayatın içinde olsun,
izleyici gibi dışında kalmasın. Önüne tüm imkanlar serildiği için kendi marifetini
kaybetmesin. Benim gibi hayatla geç tanışmasın. Ne kadar çok imkan sunarsak
tanışması o kadar geç olacak çünkü.” diye geçirdi aklından. İnsan açlığı ne kadarsa o kadar
marifetlenebilir. Sürekli başkası tarafından doyurulan kişinin kendi
marifetlenme imkanı da elinden alınmaya başlar. Hayatta insan marifeti kadar
var olur. Çünkü o marifetle ilişkilerini kurar ve hayatını sürdürür.
Sena tüm bunları düşünürken annesi de bir yandan “Ahhh torunum doğsun gör bak ona daha da güzellerini yaparım ben” diyordu. Sena ise sadece “Anne, müstakbel torununun eline tuttuğumuz balıklar yerine oltayı versek mi?” diyebildi gülümseyerek. Öyle ya, anneannesiyle anılarından belliydi oltanın kıymeti…
İnsan hakkını arar, ömrü yettiği kadar…
Eylemleri de bu isteği kovalar...
Oysa hak eden olmak, hakkını aramaktan daha değerli değil midir?
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
Gerçekten de eli öpülesi o oltayı vermek yerine işi öğretenin
YanıtlaSilİnsan için, çeşitlendirilmiş hareket hem mutluluk hem marifet hem ruhi temizlik. Elinize sağlık
YanıtlaSilEmeğinize sağlık... yine çok etkileyici bir yazı olmuş...
YanıtlaSil''HAYATTA İNSAN MARİFETİ KADAR VAR OLUR...''
Öyle tatlı oluyorlar ki torun torun diye insan kıyamıyor. Ama şımartmalarına izin vermek yanlış olur çünkü çocuk bir gün büyüyecek ve o zaman yanında onu şımartan kimse olmayacak. Çocuğu yarının şartlarına göre yetiştirmek balık tutmayı öğretmek gibi... teşekkürler kıymetli bir öğüt!
YanıtlaSilGerçek anılar çok kıymetli... Hayata dair bir şeyler öğrendiğimiz o küçük sıcak samimi anlar...
YanıtlaSilSürekli başkası tarafından doyurulan kişinin kendi marifetlenme imkanı da elinden alınmaya başlar.
YanıtlaSilSadece bu cümle bile insan dönüştürebilir
İletişim marifeti kazanmak için açlığın kıymeti 🌸
YanıtlaSilElinize sağlık
İnsan balığı vermek yerine tutmayı öğretmenin daha kıymetli olduğunu çok geç fark ediyor. Daha bilinçli, bizden daha iyi bir nesil yetiştirebilmek dileğiyle….
YanıtlaSilBüyütmek mi, yetiştirmek mi sahiden...
YanıtlaSilİnsan bir şeyi hedefi değil de amacı haline getirince evladına dahi zorba oluyor...
YanıtlaSilOnu yapma buna dokunma... Acaba bizde birilerini sevdiğimizi zannederken aslında bir zorba mıyız.??
Düşündürücü
Yetiştirmede ile büyütme arasında ki ince çizgi
YanıtlaSilYaşadığımız olaylardan olumlu ve olumsuz sonuç değerlendirmesi yapabiliyor olmak çok konforlu bir yöntem💐
YanıtlaSilBalığı değilde oltayı verebilen lerden olbilmek ne kıymetli
YanıtlaSilSoluksuz okuduğum bir yazıydı ellerinize sağlık🌸
YanıtlaSilEvet insan en çok kendi çabasıyla yaptığı şeyleri hem hatırlıyor hem de değer veriyor. :)
YanıtlaSil