EKSİKLİK
Sabah güneş doğmadan kalktı, gökyüzünün gün doğarken ki
görüntüsü çok hoşuna gidiyordu. Erken kalkmak onun için çok zordu ama rutin
haline getirmek için epey çaba gösterdi. Şimdilerde alışkanlığı haline gelmiş
onu çok zorlamaz olmuştu, tebessümle kalktı yatağından.
Önce yürüyüşünü
yaptı, döndüğünde evdekiler henüz uyanmamıştı. Ev halkını mutlu edeceğini
düşünerek, heyecanla ve keyifle kahvaltı hazırlamaya başladı. Masayı
kardeşlerinin sevdiği yiyeceklerle donatmıştı; o kadar güzel olmuştu ki, emindi
mutlu olacaklarından.
Kardeşi geldiğinde,
- Eline sağlık ablacığım, her şey harika görünüyor. Ne iyi düşünmüşsün, hep bir arada kahvaltı
yapacağız dedi.
Ablası ise gelir gelmez sofraya bakıp,
- Neden domates doğramadın, dedi.
Nasıl oluyordu da
hemen gözü eksik olan şeyi görebiliyordu. Mesela menemene, kızartmaya,
yürüyüşten gelirken aldığı simide dikkat etmemiş, o sever diye ona yeşillik
tabağı yapmıştı ona da hiç yorumu olmamıştı.
Eylül, ablasına hep eksik şeyleri gördüğünü, asla kendisini
takdir etmediğini söyleyerek tartışmayı başlattı. Güzel başladığını zannetiği
gün bir anda sıkıntıyla devam ediyordu.
“Çok mu zordu; takdir etmek, bir şeyi beğenmek, güzel olmuş
demek.”
Geçen akşam yemeğini de görür görmez “Neden içine patlıcan koymadın?” demişti. Toplamda tadı gayet güzeldi ama ablası mutlaka eksik bir yanını bulurdu. İşin tuhaf yanı Eylül doğaçlama yapmayı çok sever eksik malzeme de olsa o yemeği yapardı. Ama ablası kuralcıydı, olmazsa olmazları vardı. Tarifte ne varsa onu kullanır, ölçü gramaj arardı.
Mesela bir gün 1 su bardağı sıvı yağ yazan tarife söylenmişti.
“Her su bardağı aynı değil ki! Bana gramaj neden vermiyor ki?” dedi.
Evet her su bardağının aynı olmadığı gibi her insan da aynı
değildir. Aynı olaya farklı tepki verir. Herkesin kendisine benzemesini
isterler.
Neden benim gibi değil?
Neden benim düşündüğüm gibi düşünmüyor? Oysaki aklın yolu bir değil mi, hepimiz aklımızı kullansak…
Hayat mı zor yoksa hayatı zor yapan bizler miyiz diye
düşündü. Ama başına da ne geldiyse eksiklerden, yarım yarım yaptığı şeylerden
gelmişti. Sanki ablası ile bir elmanın iki yarısı gibiydiler. Biri eksiklere,
detaylara odaklı biri bütüne odaklı. Eylül temizliğe başlar, ama temizliğin kapanışını
ablası yapardı. Ablasının beklentisi de karşısındaki insanın detayları görmesi
olduğu için, detaylara takılıp beklediği olmayınca sürekli şikayet edip kendi
kendini mutsuz ederdi.
Sadece ablası değil Eylül de motivasyonunu hemen kaybeder,
takdir edilmemek onun çok canını sıkardı.
Nasıl oluyordu da bir insanın motivasyonu takdir edilmek
oluyorken, diğeri geri bildirimleri umursamadan hayata meydan okuyabiliyordu.
Aynı anne babadan olmak, aynı huya sahip olmak demek değil
ki. Öyle olsa aynı evin içinde büyüdüğümüz kişi ile gün aşırı tartışır mıydık?
İnsan kendinden farklı olanı neden kabul etmek istemez? Hem
de hayat, zıtlıkları bir araya getirmekte bu kadar ısrarcı iken.
Hiç düşündük mü, belki de zor olan bu kadar farklı olmamız
değil de, bizim bu farklılıkları bilmiyor olmamız olabilir mi?
İnsanoğlu yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
Hiç düşündük mü, belki de zor olan bu kadar farklı olmamız değil de, bizim bu farklılıkları bilmiyor olmamız olabilir mi?
YanıtlaSilAslında farklı olduğumuzu kabul ederken, bizi yaratanın seçimini de kabul etmiş oluyoruz🤲🏻
Haliyle farklılıkları red ettiğimizde insan aslında neleri red ediyor.
Ah bu sollar ah🤗
YanıtlaSilEvet hayat gerçekten farklılıkları bir araya getirmekte ısrarcı :) Peki biz nasıl hayata meydan okuyacağız? Meydan okuyarak çözüleceğini sanmam hayat denilen şey bir insandan çok güçlü... en iyisi uyum sağlamak... Bana bu gıcığı mı pardon farklıyı mı verdin tamam o zaman öğrenmeye açığım demek en güzeli :))
YanıtlaSil“Belki de zor olan bizim bu farklılıkları bilmiyor olmamız…”
YanıtlaSilTüm yönleriyle kavrayamadığı bir şeye sabredebilir mi insan..?
Emeğinize sağlık...hayat ne kadar da bize geri bildirim veriyor aslında ama hiç oturup düşünmüyoruz ''neden bu insanlarla bir aradayız?'' diye... yine çok etkileyici bir yazı olmuş...
YanıtlaSilAyy sanki bizim evi okudum :)) her şeyde kusur bulan birileri ve her şeyi yarım yamalak yapan başka biri :) Farklıyız ve işte sebebini bilmeyince olmuyor. Sebebini bilmediği şeye insan nasıl sabır edebilir ki?
YanıtlaSilİnsan benzer olanlarla birlikte olmak ister. Ama kendineden farklı olan insanlar hep olacak. Farkı fark edip kabul etmek be bu farklılığı yönetebilmek kıymetli olan
YanıtlaSilİnsanların her birinin ayrı ayrı parmak izleri olduğu gibi ayrı ayrı huyları var. Peki bu huylar nelerdir öğrenmenin yolu kim kim kimdir seminerinden geçiyor :)
YanıtlaSilFarkı fark etmek ümidiyle
YanıtlaSil