NASIL GEÇTİ HABERSİZ O GÜZELİM YILLARIM…

NASIL GEÇTİ HABERSİZ O GÜZELİM YILLARIM…

Arkadaşından gelen düğün davetiyesini okurken, radyoda çalan müzikle bir an duraksadı Aylin. Bir nostalji kanalında, nasıl geçti habersiz, o güzelim yıllarım… şarkısı çalıyordu. Gözleri buğulandı.

-“Doğru” dedi. “Nasıl geçti habersiz, o güzelim yıllarım.”

NASIL GEÇTİ HABERSİZ O GÜZELİM YILLARIM…

Oysa kim bilir, kaç mutluluk, kaç başarı, kendisini gerçeğe yaklaştıran doğru tepki sığardı bunca yıla.

Neydi onu zamanın gerisinde bırakan peki?

Zaman…

Telafisi olmayan ve en büyük yanılgımız sınırsız zannettiğimiz zaman…

Neden insan bir gün biteceğini bildiği halde hiç bitmeyecekmiş gibi kullanır ki?

Zaman, ilaç değil miydi her derdimize…

Öyleyse neden iyileşmek için değil de, oyalanmak için kullanırız zamanımızı?

Zihninde dönüp duran “Bana bunu nasıl yaptın?” sorusuyla nasıl mümkün olabilirdi ki?

Unutamadığı, takılıp kaldığı geçmişiyle nasıl iyileşebilirdi insan?

İçi burkulmuştu bu düşüncelerin arasında. Saatler günleri, günler haftaları, haftalar ayları kovalarken, 42 olmuştu yaşı. Şimşek çakmıştı bir an zihninde. 15 yıl öncesine gitti. Zaman 15 yıl önceydi, ama Aylin hala aynı yerdeydi. Kendisine ne büyük bir kötülük ettiğini sonunda fark edebilmişti.

-Ah Niyazi aahh! Dedi.

NASIL GEÇTİ HABERSİZ O GÜZELİM YILLARIM…

Her şey ne kadar da güzel başlamıştı oysaki. Daha üniversite hazırlıkta iken, üniversitenin kantininde bir arkadaş ortamında tanışmışlardı Niyazi ile. Birkaç görüşmeden sonra flört etmeye başlamışlardı. Birlikte mutlu, mesut geçen üniversite yıllarının ardından,

-Evlenelim artık,” demişti Niyazi.  

Sevdiği, evlilik hayalleri kurduğu adamdan, evlilik teklifi almıştı Aylin. Göğsünde kelebekler takla atıyordu adeta.

Üniversitede istediği bölümden mezun olmuştu Aylin. Sevdiği adamla nişanlanacaktı, ardından iş ve sonrasında evlilik. Hayallerim gerçek oluyor diye geçirdi içinden.

Hiç vakit kaybetmeden aileler arasında ama ihtişamlı bir törenle nişanlandılar.

Nişandan birkaç hafta sonra bir mimarlık ofisinde işe başlamıştı bile Aylin. Evliliğe bir adım daha yaklaştığını düşündü.

Niyazi de iş meselesini halledince geriye yalnızca rüya gibi bir düğün kalıyordu. Kendisini gelinlikle Niyazi’nin kolunda yürürken hayal edince, içi içine sığmıyor, ayakları yerden kesiliyordu.

Ama dünya hayatı işte, her şey her zaman istediğimiz gibi gitmeyebilir. Dünya hayatı aslında kocaman bir sınav sahası değil miydi insanoğlu için?

Her şeyi unutan insan, esas odaklanması gereken sebepleri unutup, hayaller peşinden koşabiliyordu. Rüzgarın tersten estiği zamanlar mutlaka olacaktı hayatımızda.

Aylin için de rüzgar tersten esmeye başlamıştı artık. Niyazi bir türlü iş beğenmiyor, her bulduğu işe bir bahane uydurmayı başarıyordu. Bir yıl olmuştu nişanlanalı ve Aylin neredeyse Niyazi’yi tanıyamıyordu artık. Çok agresifleşmiş, her şeye itiraz eden, ufacık bir şeyden bile kavga çıkartan bir adam olmuştu.

Çevresindekilerin çoğu çoktan;

-Bu adamdan koca olmaz, aklını başına al, demeye başlamışlardı bile Aylin’e.

Bu arada arkadaşlarının; Niyazi seni aldatıyor olabilir mi acaba imaları da iyiden iyiye canını sıkmaya başlamıştı Aylin’in.

“Gerçeğin mutlaka açığa çıkmak gibi bir özelliği var.”

Aylin’in aldatıldığını öğrenmesi çok uzun sürmemişti. Üniversiteden ortak arkadaşları olan Asuman ile Niyazi’yi gayet samimi bir şekilde yemek yerken görmüştü. Niyazi’de gerçeği itiraf edip, ayrılmak istediğini söylemişti. Niyazi’ye “Peki” derken, zihninde dönen tek şey, “Bana bunu nasıl yaparsın?” cümlesiydi.

Aradan 15 yıl geçmişti. Geçen 15 yılda Aylin zihninden bu soruyu bir türlü atamamış, cevap da bulamamıştı. Niyazi ile ayrıldıkları günde, aldatıldığı gerçeğinde takılıp kalmıştı sanki.

Oysa, varlığını kabul etmediği düğümü nasıl çözer insan?

NASIL GEÇTİ HABERSİZ O GÜZELİM YILLARIM…

Nişanlın seni aldatmış olabilir…

Nişanlın seni arkadaşınla aldatmış olabilir…

Nişanlın seni en yakın arkadaşınla aldatmış olabilir…

Takılma… Kişilere ve olaylara takılma kabul et. Kabul et ki, problemini çözebilesin.

Kabul et ki, doğru tepki verebilesin.

Kabul et ki, sınavda olduğunu unutmadan yoluna devam edebilesin.

Kabul et ki, anda kaybeder gibi görünsen de toplamda kazananlardan olabilesin…

Kabul et ki, en büyük düşmanını sevindirmeyesin…


İnsan hakkını arar, ömrü yettiği kadar…

Eylemleri de bu isteği kovalar...

Oysa hak eden olmak, hakkını aramaktan daha değerli değil midir?

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.

Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

 

Yorumlar

  1. “ Takılma… Kişilere ve olaylara takılma kabul et.”
    Kaleminize sağlık…

    YanıtlaSil
  2. Oysa, varlığını kabul etmediği düğümü nasıl çözer insan?
    Kabul etmek bütün çözümlerin kapısını aralar.
    Emeğinize sağlık🤍

    YanıtlaSil
  3. Kabul, çıkış kapısının anahtarı... Hatamızı kabul edebilenlerden olalım inşAllah...

    YanıtlaSil
  4. Düğümü kabul eden çözer

    YanıtlaSil
  5. Yani "aslında bu kaşık yok" demek doğru değil, kaşık var ama artık ben onu kullanmayacağım demek lazım :) niyazi yi kaybetmen iyi olmuş arkadaşım... onun kaybı senin kazancın olmuş. Boş ver... Kişinin davranışları onun aynasıdır.

    YanıtlaSil
  6. Olmuş olan kabul edilemezken geçen 15 yıl... Oysa kabul edilip geçilebilecek bir sınav oluşu çok güzel ifade edilmiş. Çok insanın daha hayatı heba olmadan bu vesileyle dönüşebilmesi dilekleriyle, kaleminize sağlık 🌸

    YanıtlaSil

Yorum Gönder