KAHRAMAN ÇOCUKLAR
Yağmurlu bir gündü. Betül oğlu Efe’yi okula göndereli 2 saat olmuştu. Telefonu çaldı. Okul müdürü “Betül Hanım lütfen okula gelir misiniz?” dedi. O da “Yine ne yaptın Efe?” diye söylenip yola koyuldu.
Okulda
ortalık sessiz, öğrencilerin hepsi sınıftaydı. Müdürün kapısına geldiğinde “Bu
kapıdan içeri en çok giren veli benim herhalde” diye düşündü. Efe ayakta duruyor,
suçlu suçlu yere bakıyordu. Odada Efe’nin öğretmeni ve rehber öğretmen de
vardı. Durum değerlendirmesi yapıyorlardı. Betül’ü görünce olayı anlatmaya
başladılar. Efe tenefüste pencereden aşağı makas atmış, o da tam arkadaşının
kafasına düşecekken teğet geçmişti. Olayı gören bahçedeki öğretmen koşarak
yukarı çıkmış ve Efe’nin yaptığını öğrenmişti. Bu olaya kadar Betül birçok olaydan
dolayı okula gelip gitmişti. Oğlunun arkadaşlarıyla ilişkileri iyi değildi. Bu
şekilde davrandığı için onunla arkadaşlık edenler çok azdı. Sınıf
arkadaşlarının anne ve babaları onu sınıfta istemiyordu. Üstelik bazı
arkadaşlarını da yaptığı yanlışlara ortak ediyordu. Betül yaşadıklarından
utanıyordu. Babasıyla birlikte onunla defalarca konuşmuşlardı. Efe onları
dinleyip bir daha yapmayacağını söylüyor fakat daha fazlasını yaparak devam
ediyordu.
Betül
elinin kolunun bağlandığını hissediyor artık ne yapacağını bilemiyordu. Oysaki
Efe küçükken uyumlu bir çocuktu. Onu severek büyütmüşler, bir dediğini iki
etmemişlerdi. Arkadaşlarının yanında kendini eksik hissetmesin diye her
istediğini almışlardı. Efe’nin yüzündeki gülümseme onları mutlu ederdi. Ne ara
bu hale gelmişti anlamıyordu. İlkokulda daha uyumluydu. Ortaokula geçtikten
sonra değişmiş, söz dinlemezliği artmıştı. Betül bu değişimi düzeninin
değişmesine, arkadaş ortamına uyum sağlayamamasına bağlıyor, öğretmenlerin ilgisiz
olduğunu düşünüyordu. Bir taraftan da öğretmenine;
“Biz çocukken hep bir şeylerin eksikliğini duyardık. O zaman imkanlarımız yetersizdi. Şimdi çocuğumuz bu eksiklikleri yaşamasın diye elimizden geleni yapıyoruz ama bir şeyler yanlış gidiyor. Biz bu kadar onu düşünürken, isteklerini yerine getirirken onun niye böyle davrandığını anlamıyorum. Acaba yeterince ilgilenemedik mi?”
Öğretmeni, “Biz anne baba olarak çocuklarımıza istediklerini verirken sınırlarımızı aşıyoruz. Onların mutlu olduklarında yüzlerindeki gülümseme bizleri de mutlu ediyor. Ama her isteğini karşılamak, imkanlara doyurmak onlara zarar verebiliyor. Karşıdakinin her istediği gerçek ihtiyacı olmayabilir ve toplamda ona zarar verebilir. Buradaki ölçü nasıl olmalı? Karşımızdaki insana verdiklerimiz onun hayatta problem çözme marifetini arttırıyor mu? Yoksa onu güçsüz ve sorumluluk almayan biri haline mi getiriyor?
Çocukların ileride iyi bir yetişkin olabilmesi için sorumluluk almaları hayrınadır. İmkan vermek yerine imkanlardan mahrum bırakmak onları daha güçlü hale getirir. Böylece ebeveyinlerinden destek alan değil kendi problemlerini çözen insanlar yetiştirmiş oluruz.
Her
ay oyuncak ile büyüyen çocuğun şimdi ise arkadaşına makas atan kişiye dönüşmesinin
sebebi ne olabilirdi? Hiçbir davranış küçük bir davranış değildir. O büyür
başka bir şeye dönüşür. Küçücükken bile arkadaşlarıyla oyun oynamak için izin
vermeyip şimdi çocuğumun haline üzülmek değil öncesinde doğru davranmamız
önemli…
Bu hayatta oyuncakları alıp kahraman anne baba olmak mı, yoksa kahraman çocuklar yetiştirmek mi istiyoruz?
Neden,
Sıradışı bir ilmin,
Sıradışı keyiflerin,
Sıradışı ortamın,
Sıradışı ilişkin,
Ya da sıradışılarla ilişkilerin olsun ki?
Neden seninle ilişki kursunlar, sana değer versinler?
Sıradan bedellerle ödemede inatçı bir insanın, neden sıradışı bir yaşamı olsun ki?
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
Çok güncel bir sorunumuz, kaleminize sağlık...
YanıtlaSil“Hiçbir davranış küçük bir davranış değildir”
YanıtlaSilKaleminize sağlık…
Çok keyifli ve hayatın içinden bir yazı. Günümüzde bir çok ailenin yaşadığı problemleri çok iyi anlatmış. Elinize sağlık.
YanıtlaSilKonu günümüzde yaşanılan problemlerin başında geliyor kuşak kuşak ayrılan insanların bizler yapamadık siz yapın demesi. Bir eksikliği olmadan her şeyi olsun diye büyütülmeye çalışılan çocuklar. Oysa ki doğaya baktığımızda bir kuş da yavrusunu büyütüyor. İnsana düşen büyütmek mi yoksa yetiştirmek mi?
YanıtlaSilÇocuklarımızı anlık hazlarla büyütürken aslında nelerden mahrum bıraktığımızın frkında bile değiliz,rtık hiçbr şey haz vermiyor ve sıradışı yöntemlerden mutlu olmya yöneliyorlar
YanıtlaSilKendi kahramanlığımıza o kadar odaklanmışız ki, çocukların kahraman olma hakkını ellerinden aldığımızın farkında değiliz, ne acı
YanıtlaSilMutlu etmek için imkanlar verdikçe çocuklarımızı daha çok mutsuz ediyoruz. Mutsuz marifetsiz bir nesil yetiştiriyoruz. Bu işte bir yanlışlık yok mu? Bu yanlışlığı çok güzel deşifre etmişsiniz. Tebrikler
YanıtlaSilBir insanı büyütmek ile yetiştirmek birbirinden ne kadar da farklı. Marifet kazanmadığında koca koca bebeklere dönüyor insanoğlu. Tıpkı bir bebek kadar muhtaç ve merifetsiz !!!
YanıtlaSilElinize sağlık🌷
YanıtlaSilİnsan iyilik yapıyorum diye kötülük yaptığının farkında olmuyor.
YanıtlaSilTabi ki kahraman olmak isterdim ama çocuğum için kendi kahramanlığımı feda etmeye karar verdim. :)
YanıtlaSilKendi öykümüzün kahramanı olabilmemiz çok kıymetli..
YanıtlaSilİmkana boğarak şımartılan günümüz neslinden bahsetmiş :(
YanıtlaSilİmkanların çokluğu mı değil azlığı mı daha doğru. Günümüzde anne babaların yaşadığı problemler buradan doğuyor olabilir. Elinize sağlık
YanıtlaSilEmeğinize sağlık…
YanıtlaSilİnsan konuşa konuşa değiştirebilir mi karşısındakini?
Oysa başka şeyler yapmalı insan dönüşümün olması için…