YÖNETİRKEN YETİŞMEK

YÖNETİRKEN YETİŞMEK

Selin, günün yorgunluğuyla kendini koltuğa öylece bıraktı.

Tükendiğini hissediyor, ekibine nasıl söz geçireceğini bilemiyordu.

Günler geçmiş projeyi tamamlamayı bırak başlayamamışlardı bile.

YÖNETİRKEN YETİŞMEK

Peki neden böyle olmuştu?

Her kafadan başka bir ses çıkıyordu. Öyle mi yapalım, böyle mi? Yok o iş öyle olmaz. Böyle olsa daha iyi olur... Ayrı ayrı öneriler havada uçuşuyordu... Bir türlü ortak noktada birleşemiyorlar, yol haritasını belirleyemiyorlardı. Herkes kendini öne çıkarmak istiyor, “Benim dediğim olsun” diyordu. İşin sonunda terfi vardı, maaşa zam ve bir de ikramiye söz konusuydu. Bunlar her ne kadar motive edici unsurlar olsa da ekibinin anlaşamaması Selin'in işini bir hayli zorlaştırıyordu.  

Kimse hedefe yönelik birleşen olmuyordu. Halbuki birleşebilenler ancak yol alabilirdi…

Bu proje başarılı olursa tüm ekip için iyileştirmeler olacağı söylenmişti. Zamlar, daha konforlu bir çalışma ortamı... Bunlar sadece bir kişiye değil ekibin performansına göre herkesi etkileyecekti.

“Ne yapabilirim? Hangi yöntemle ekibime yön verebilirim?” diye iç geçirdi Selin.

Ahmet Bey her şeye itiraz ederdi. Cümleye “Hayır” diye başlayıp, “Siz bilmezsiniz eskiden...” diye devam ederdi. Az konuşur ama öz konuşurdu. Genelde tek başına iş yapmayı sever, başkalarının önerilerini dinlemezdi. Düzenliydi, ajanda tutar, toplantılara saatinde katılır, bekletmez, bekletilmeyi de sevmezdi.

Bir de Adnan Bey vardı. Çok konuştuğu ve tanıdığı tanımadığı herkesle detay detay konuştuğu için acele işlerde ona yardım için çok başvurulmazdı. Arkadaş canlısıydı, etrafı kalabalık olsun isterdi. Sabırsızdı, hızlı hızlı iş yapardı. Hızlı hızlı iş yaparken detaylara pek önem vermezdi. Bir iş uzun sürünce sıkılırdı. İşi üstlenir, üstelendiği işi arkadaşlarıyla beraber tamamlamak isterdi. Kriz adamıydı, “Hallederiz” der, sorunların üstesinden kolaylıkla gelirdi.      

YÖNETİRKEN YETİŞMEK

Ahmet’le Adnan, iki zıt kişilikti ve Selin’in ekibinde bir araya gelmişlerdi. Biri “Haydi başlayalım” derken diğeri “Dur düşünelim” derdi. Biri “Detaylandıralım” diğeri “Detaya gerek yok yapılacak şey belli” derdi.  

Bu gibi çatışmalar ekipte ilerlemeye engel oluyordu. Biri detaya takılırken diğeri hızlı ilerlemek istiyordu. Yapılacaklar belliyken neden ilerlenmesin ki? Onların da bu durumdan artık canları sıkılmıştı. Kendilerini kafesin içine sıkışmış bir kuş gibi hissediyorlardı.

“Madem onlar birleşemiyor o zaman benim harekete geçmem gerekiyor. Peki ama ne yapmalıyım?” Diye düşündü Selin.

İşleri yürütmekte iyiydi ama böyle baskılı durumlarda ne yapacağını bilemiyordu. Yöneticilikte çok da deneyimli sayılmazdı ama öğreniyordu. İşe yeni başladığı zamanlarda, eski bir yöneticisi olan Rıza Bey geldi aklına. Böyle durumlarda paniklemez, soğukkanlı ve çözüm odaklı davranırdı. Onların ekibinde de birbirinden farklı insanlar vardı. Ama Rıza Bey bunu avantaj olarak görür, herkese iyi yaptığı işi verirdi. Böylece herkes ortak çalışmış olur, problem çözülür ve birlikte yol alırlardı. İnsan nasıl da sürekli gelişiyor, yetişiyordu. Şimdi de Selin Rıza Bey gibi yönetici olmuş, insanları ortak hedefte toplamaya çalışıyordu. Sonra zihninde kendi ekibini canlandırdı. O da ekibinde çalışanlara projeyi detaylandırarak verecekti. Herkes iyi yaptığı kısım üzerinde çalışacak, böylece hem iyi bir iş çıkacak hem de zamanında bitirebileceklerdi.

Bu düşüncelerle telefonu eline alıp Ahmet Bey’i aradı.

– Ahmet Bey, Adnan Bey ile beraber yarım saat sonra büyük toplantı odasında kısa bir görüşme yapalım.

Görüşmeden sonra Selin’in üzerinden koca bir yük kalkmış, ferahlamıştı. Projeyi detaylandırarak doğru bir paylaşım yapmışlardı. Herkes kendi bölümüne çalışacaktı.

Zamanı iyi değerlendirmek ve başarılı projelere imza atabilmek için yöneticinin çalışanlarını iyi tanıması ve yönlendirmesi çok önemliydi. Böylece ortak bir hedef için organize olup çalışarak başarılı olabilirlerdi.

Selin, bu projenin lideriydi, liderin görevinin ne olduğunu gayet iyi öğrenmişti ustası Rıza Bey’den.

 Gurubunu hedefe ulaştırmalıydı. İşin başında zorlanmıştı ama artık ne yapması gerektiğini biliyordu. Herkes her işi yapamaz. Ama bir işi çok iyi yapabilir. O işi bulup, o alana yönlendirmek de Selin’in göreviydi. 

YÖNETİRKEN YETİŞMEK

Bunun içinde, işin giriş kapısı insanları tanımaktan geçer. Kimin hangi yönü zayıf, hangi yönü güçlü? Bilindiğinde, kimin neye ihtiyacı olduğunu anlar. Vereceği faydayı da artırırdı.

Hepimizin hayatımızın farklı alanlarında liderlik yaptığımız sahnelerimiz mutlaka vardır. Anne, baba, iş yerinde yönetici olarak.

Hiç düşündük mü, bulunduğumuz ortamda liderliğimizin hakkını verebiliyor muyuz? Her geçen gün dünümüze göre daha iyi miyiz?


Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır...

İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder...

Dolayısıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur...

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insanın dününden daha iyi olmasını hedefleyen bir bilgi teknolojisidir.

    İnsanın nasılsın sorusuna standart cevabıdır; "Nasıl olsun aynı." Hayat aslında sandığımızın aksine, dinamiktir ve insan bu dinamikte hep hareket halindedir. Ya ilerleriz ya da gerileriz... İleri gitmekse niyet, beni ileriye taşıyacak bilgilere ihtiyacım var. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanı dününden daha iyi yapacak gerçek bilgiler verir. 



Yorumlar

  1. Tadı damağım da kaldı bu ne kadar güzel yazı devamını bekleriz güzel yöneticilerimizden ☺️

    YanıtlaSil
  2. İnsanı tanıyabilmek… elinize sağlık🌸

    YanıtlaSil
  3. Liderlik yapabilmek iyi bir yöneten olmak için başta insanı tanımak gerekir.

    YanıtlaSil
  4. Kaleminize sağlık. Kıymetli bir yöntem verilmiş :)

    YanıtlaSil
  5. Bulunduğumuz ortamda liderliğimizin hakkını verebiliyor muyuz? İnsanın kendi kendine sorup düşünmesi için ne güzel bir soru…

    YanıtlaSil
  6. Kaleminize sağlık 🌿 gerçekten de liderlik çok önemli… insanın kendi güçlü ve zayıf yönlerini bilmesi ne büyük bir konfor 🌿

    YanıtlaSil

Yorum Gönder