Yeniden TANIŞALIM mı?
Uçuş saatinden çok önce havalimanına gelmişti. Uçuş kapısının önünde bekliyordu ki telefonuna bir mesaj geldi. “Operasyonel sebeplerden dolayı uçuş saati değiştirilmiştir.” Zaten erken gelmiş olan Ceren, mesajı görünce çok sinirlendi.
Mesajı okuyan yolculardan biri; “Bagaj alımı sırasında bir kişi valizini açtırmadı, ondan dolayı operasyon düzenleniyor olmalı.” dedi. Operasyon kelimesini biraz yanlış anlamışlardı. Birkaç yolcu ile uzun uzun bu konu üzerine tartışıyorlardı. Konu konuyu nasıl açmışsa aralarındaki konuşma;
“Biz aslen Sivaslıyız halay çekmeyi çok severiz.” cümlesine gelmişti bile.
Ceren hayretle sohbetlerine kulak misafiri olmuştu. Çok konuşmayı da lafı uzatmayı da sevmezdi. En sinir olduğu insanlar da çok konuşanlardı. Bu insanlardan hep uzak dururdu. Her ne hikmet ise o kaçmaya çalıştıkça böyle insanlar da hep onu buluyordu. Ya da bir cümle ile halledeceği işleri daha fazla konuşarak çözmek durumunda kalıyordu. Böyle zamanlar ona zor gelirdi.
Anneannesine, geçtiğimiz aylarda robot süpürgelerden aldı. Anneannesi sürekli arayıp, bir şeyler soruyordu. Yine bir gün;
“Kızım
bu yine çalışmadı. Ben anlamıyorum bu
teknolojiden. Evin içinde fırıldak gibi dönüyor bu alet. O döndükçe başım dönüyor vallahi.
İyi süpürüyor mu
orası da muamma... Ah dizlerim iyi olsaydı
hiç sokar mıydım bunu eve. Gel de şunu kullanmayı
bir öğret.” dedi.
O da konuşmayı çok severdi. Uzun uzun geçmişteki anılarından bahseder, konudan konuya atlardı. Ceren bazen konuyu yakalamaya çalışır ama kopunca dinliyor gibi davranırdı. Anneannesini çok severdi ama sırf bu yüzden yanına gitmeyi ertelerdi.
Ceren tek başına yaşarken birçok işini kendi halletmeyi öğrenmişti. Etrafında da çok fazla arkadaşı yoktu, dostum dedikleri ona yetiyordu. Ne kadar az insan o kadar az problemdi onun için. Ama hayat öyle demiyordu, şimdi terfi etmişti ve artık birçok kişiyi yönetmesi gereken bir sürece girmişti. Onlara laf anlatmaktansa çoğu işi kendisi yapmaya başlamıştı. Bunu yaparak bir yere varmayacağının farkındaydı.
“Acaba makinalar gibi insanlarında kullanım kılavuzu var mıydı? Şu düğmeye basınca çalışır. Şuna basınca kendini toparlar.” Zor geliyordu iletişim kurmak, bir şeyi anlasınlar diye açıklamaya çalışmak… Böyle düşününce yine sıkıntı basmıştı içini.
İnsan bir şeyi
bilmezse onu nasıl kullanabilir, nasıl yönetebilir ki?
Anneannesine jest yaptığını zannederken
aslında onun bilmediği bir sorumluluğu yüklemişti. Anneannesine öğretip onun üzerinden yükü alacaktı da kendisi ne yapacaktı?
İnsanlar makinalar kadar az farklılıklara sahip değildi. Onları da anlayabileceğimiz yöntemler olmalıydı. Şimdilik sadece çok konuşanlar, az konuşanların farkındaydı. “Biraz daha detaylı bakarsam farklılıkları gözlemleyebilirim” diye düşünmeye başladı.
Bu zamana kadar karşısına çıkan insanların çoğunun neden çok konuşkan olduklarının sebebini bilse, gerçeğini bilse her şey daha farklı olabilirdi.
Kişi ne kadar çok insanlar hakkında gerçekliği bilirse o kadar rahat iletişim kurabilir. Anlaması, anlaşılması, anlatması da daha kolay olur. O zaman karşılaştığımız insanlar bize yük olmaz. Her iki tarafında birbirini tanıdığı ilişki kolay yürür, ilerleme daha kolay olur. İnsan marifeti ile bir yere kadar gelebilir ama ilerleyebilmesi için insanları daha detaylı tanımaya ihtiyaç duyar.
Neden insan diğer
canlılardan daha detaylı algılayabiliyor? Orada iki insan var ve ikisi de aynı
konu hakkında konuşuyorlar. İkisinin de verdiği mesajlar, merak ettiği detaylar
farklı. Bunun nedeni ne olabilir?
İnsan
farklılıkları kabullenmekte zorlanıyor. Aslında zor olan farklılıklar mı yoksa
bizim bu farklılıkları bilmiyor olmamız mı?
İnsanın bunları öğrenmesi
ona ilişkilerinde ne kazandırır?
İnsanın en büyük
yanılgısı herkesi kendisi gibi zannetmesi değil midir?
Aynı anne babadan
iki kardeş bile birbiri ile farklı iken, bizim herkesi kendimiz gibi
zannetmemiz ne kadar doğru olabilir?
İnsanın kalitesi, ilişkilerinin kalitesinden geçer.
Nerede, nasıl,
kimi ne kadar yakınına yaklaştıracağını bilmek insanı iletişimde marifetli
yapar mı? Peki bu soruların cevaplarına hâkim olan insan, giderek hayatta da marifetlenmeye
başlar mı?
Bu sorular ve bu
sorular gibi birçok sorunun cevaplarını duymaya hazır mısınız?
İnsanı tanımaya
yeniden başlayalım mı?
''Hayatta hiç bir zaman keşfedilmeyecek tek şey vardır: Daha iyisi...
Çünkü her zaman yaptıklarımızdan daha iyisi olacaktır...''
İktidar nedir?
Her yaratılanın, kendi
sorumluluklarında kontrolü ele almasıdır...
Peki senin sorumlu olduğun konular nedir...?
Çocukların...?
Eş...?
Mesleğin...?
Diğer içinde bulunduğun gruplar...?
Bedenin...?
Duyguların...?
Düşüncelerin...?
Bunlar sana verilenler... sorumluklarının olduğu konular...
Peki bu sorumluklarını ne kadar kontrol edebiliyorsun?
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanın kalitesi ne kadar kalitel olduğunu belirler "ne kdar da anlamlı üzerinde düşünülmesi gereken bir söz...kaleminze sağlık
YanıtlaSilİnsan kendine benzemeyenden hayatı boyunca kaçar durur ama hayat onu süreç boyunca bu tip insanlarla iletişime mecbur bırakır.
YanıtlaSilFarklılıklarımız bizi zenginleştiriyor.
YanıtlaSilMesele bu gerçekliği görebilmek
Eskiden ben de böyleydim: "Ne kadar az insan o kadar az problemdi onun için." Ama şimdi çevremde olan bir çok insanla iletişimimi kaliteli hale getirmek için öğrenmem gereken bilgiler olduğunun farkındayım.
YanıtlaSilEskiden ben de böyleydim: "Ne kadar az insan o kadar az problemdi onun için." Ama şimdi çevremde olan bir çok insanla iletişimimi kaliteli hale getirmek için öğrenmem gereken bilgiler olduğunun farkındayım.
YanıtlaSilNerede, nasıl, kimi ne kadar yakınına yaklaştıracağını bilmek… kesinlikle..
YanıtlaSilEmeğinize sağlık, çok güzel bir yazı olmuş..
Evet, tanımaya yeniden başlayalım..
YanıtlaSilKaleminize sağlık