LOHUSA TACI
- Ahmet
süslü terliklerim valizde mi?
- Evet
- Peki
plates topum?
-
Eveet
- Peki
en önemlisi lohusa tacım? Onu unutma bak sakın.
- VALİZDEEE!
- Bağır sen bana bağır. Ben burada sancıdan canımla cebelleşeyim ama sen bana bağır. Aferin sana. Oğluşum duy bak duy babanı. Bakalım Poyraz Karan Ali doğduğu zaman da böyle bağırabilecek misin? Ahhh bak sancı geldi hemen pilates topumu getir.
Özge
ile Ali birbirlerini çok severek evlenmişlerdi. Şık bir otelde düğünün ardından
Maldivler’de balayı. Balayından döndükten kısa bir süre sonra da Özge’nin
hamilelik süreci başlamıştı. Aşermeler, mide bulantıları, gece bacağa giren
kramplar… Hepsiyle ayrı ayrı ilgilenmişti Ahmet. Özge’nin elini sıcak sudan
soğuk suya sokturmuyordu kocası. Özge ya uzanıp bebek gelişimi ile ilgili
kitaplar okuyordu ya da hamile pilatesine gidiyordu. Çevresine sık sık “Kesinlikle
normal doğuracağım. Bebeğim için en doğrusu buymuş” diyordu.
- Ne yaparsam daha hızlı konuşur?
- Hamileyken ne yersem çocuk daha zeki olur?
- Hangi okulun ingilizce eğitimi daha iyi?
Derken
nasıl geçtiğini anlayamadan dokuz ay bitmişti ve doğum sancıları başlamıştı. Hemen doktoruyla
görüştüler ve hastaneye yatışını yaptılar.
- Ayy
Ahmet inanmıyorum. Kapı süsümüz için organizasyon şirketinden gelen yok hala.
Sen evden çıkmadan önce aramamış mıydın?.
- Aradım
tabi ki hayatım. Trafiğe takılmışlardır.
- Ben burda doğurmak üzereyim Ahmet delirtme beni. Hemen tekrar ara!!
O sırada doktor gelip Özge’nin kontrollerini yaparken bebekte yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu farketti. “Seni acil sezaryene almamız gerekiyor Özge Hanım, bebeğin kalp atışlarında bir problem var.” Dedi.
Özge “Nasıl olur? Ben her şeyi planlamıştım. Kaç aydır pilatese gidiyorum, fotoğrafçı ayarladım, doğum koçu bile tuttum. Asla sezaryen olmam” dedi. Bir süre daha beklediler. Ancak bebeğin durumu kritikleşince ameliyatı kabul etmek zorunda kaldı. Doğumdan çıkan Özge çok şaşkın ve üzgündü. Hiçbir şey planladığı gibi gitmemişti. Bebeği küveze alınmıştı ve hemen sütünü sağması gerektiği söylenmişti.
“Onca
emzirme kitapları okudum şu halime bak. Bebeğimi kucağıma bile alamadım henüz”
diyerek iç çekti. Oda süslemeleri, yanlarına aldıkları emzirme kitapları, süslü
terlik ve ona uyumlu lohusa tacını valize doldurup eve döndüler. Özge’nin
gözyaşları durmak bilmiyor, neden bu benim başıma geldi diye kendi kendini yiyip
bitiriyordu.
Hayatta bir şeyleri önceden planlarız, hazırlığımızı ona göre yaparız ama insanın unuttuğu bir şey var ki. Bu hayatta sonuç insanoğlunun kontrolünde değildir. İnsan sebeplerini sunar hayata ve sonucu bize hayat verir. Çünkü insan dış dünyasında olup bitenleri kontrol edemez. Çoğu zaman kesin bir dil ile “asla yapmam dediklerini yaparken bulur. Bu insanın en büyük yanılgılarından sadece bir tanesidir. Atalarımız ne de güzel söylemiş. “Büyük lokma ye, büyük konuşma”. Bundandır ki, insan kınadığı şeyi yaparken bulur kendisini çoğu zaman.
Hayatımızda
istediğimiz sonucu elde etmek için sebepler oluşturmalıyız. Ancak hayatımızda aksi
bir sonuçla karşılaşma ihtimalini de unutmamalıyız. Çünkü dış dünya, kontrolümüzün dışında... Bekledikçe, beklenmeyen şeyler de hep o kişilerin
başına gelir. Nasıl yöneteceğini bilemez.
Beklenmeyen sorunlara çözüm üretmenin yollarını
öğrenmeye ne dersiniz?
Milyarlarca insan içinde 'bir' kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o 'bir' kişiye sorun!
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
Çok tanıdık gelen bir öykü :))
YanıtlaSilGerçek yaşamdan kesitler..emeğinize sağlık..
İnsanın kendi bir kaç bir şey yapıp ettikleri olunca hemen hani benim yemeğim nerede demeye başlıyor… kendi gerçek de olan işlerini değil başına iş alacağı aşırı beklentilere girebiliyor dünya etrafında dönsün istersen dünyan senin başında döner :)
YanıtlaSilSonuca odaklandığımız kadar sebeplere odaklansak hedefimize çok daha kolay ulasırız...ama insanoğlu malesef bunu bilmez...
YanıtlaSil"Bu hayatta sonuç insanoğlunun kontrolünde değildir. İnsan sebeplerini sunar hayata ve sonucu bize hayat verir." bu cümle ne kadar da doğru ve bir o kadar da acı verici... biz hep sonuçlara odaklanıyoruz malesef ve sonra da mutsuz oluyoruz çünkü sonuç bizim elimizde değil hatta insanların elinde değil desek daha doğru olur.
YanıtlaSil