KÜÇÜK ADIMLAR BÜYÜK HAYALLER
Sayfaları hızlı hızlı çeviriyor, yeni başladığı romanı elinden bırakamıyordu. Merakla okuyor çok sürmeden bir bölümü bitirip diğerine başlıyordu.
Onun için bir tutku
olmuştu roman okumak. Keyifli ve eğlenceliydi, duygularına biri tercüman olmuş
gibi hissediyordu. Yazar sanki hayalindeki genç kızı anlatıyordu. Hayalindeki
genç kızın arkadaşlarıyla olan ilişkilerini, gezmelerini tozmalarını, alışveriş
hallerini ve daha neler neler. Kimi zaman kendini romanın kahramanı gibi
görüyordu.
Roman okuma sevdası
derslerini yapma isteğini çoktan aşmıştı. O kadar ki zaman zaman okulda derste
dersi dinlemek yerine sıranın altına yerleştirdiği kitabına elini uzatıp, “Fırsatını
bulsam da okusam” diyerek iç çekiyordu.
“Ufff bu matematik de
çok sıkıcı. Bana ne sayıların basamaklarından, tek mi çift mi olduklarından...”
diyordu.
Evet, kitap okumak güzeldi. Kendini her yeni başladığı romanda farklı bir dünyada buluyordu. Bu da ona derslerden daha eğlenceli geliyordu. Geliyordu da ders çalışmadan da olmuyordu. Hocalarının sorduğu sorulara doğru cevap veremiyordu.
Matematik, fizik, kimyayı
okuyarak anlayamıyordu. Üstelik onlara çalışmak hiç de keyifli değildi.
“Yapamıyorum,
anlamıyorum!” Dedikçe okuldaki derslerden uzaklaşmaya başlamıştı. Kendi
dünyasındansa, romanlardaki dünyayı
tercih eder olmuştu.
Gün geçtikçe konular
birikiyor, sınav tarihleri de yaklaşıyordu.
Aslında sınıf
arkadaşlarından geri kaldığının farkındaydı. Dersleri dinlemedikçe, başına
oturup çalışmadıkça bu iş olmayacaktı. Sözlü sınavlarında cevap veremiyor,
ödevlerini yapamıyordu. Bir yandan utanıyor, diğer yandan kitaplarında
anlatılan şehirleri gözünün önüne getiriyor, oralarda dolaştığını hayal
ediyordu. Paris, Roma, Bodrum, Antalya....
“Çok zor, çok zooor…”diyordu.
Oysa bir zamanlar kitap
okurken de zorlanmıştı Esra. “Televizyon izlemek varken okumak” diyordu
geçmişte. Zorlandığı zamanlarda annesi ona sadece yarım sayfa okumasını
söylerdi. Göreceksin bak yavaş yavaş seveceksin, azar azar oku ama her gün oku.
Bu yöntemle ilerledi. Başta annesinin ısrarlı takipleri sonradan alışkanlığa
dönüştü onun için. Başlangıçta zorla eline aldığı kitaplar, zaman geçtikçe elinden
düşüremediği kalın romanlar oluverdi.
Dersleri için de bir
çare bulmalıydı. Zor diyerek, sevmiyorum diyerek olmuyordu.
Evet, bundan kaçışı yoktu.
Bir yerden başlamalıydı.
Ama nasıl?
Annesi işten döndüğünde Esra’yı epey kaygılı buldu.
- Ne oldu kızım?
- Anne hocamız sınav tarihlerini açıkladı. Üç hafta sonra dönem sınavları başlıyor. Ne yapacağımı, nasıl çalışacağımı bilmiyorum. Matematik, fizik, kimya bana hayatımın hangi döneminde fayda sağlayacak anlamıyorum.
Ve böylece anne-kız
konuşmaya başladılar. Çözüm için harekete geçme vakti gelmişti.
Tam da bu sırada annesi
Esra’ya kitap okumaya başlarken nasıl da zorlandığını anımsattı. Hatırlıyor
musun benzer şikâyetleri bundan bir sene
önce de ediyordun. Okumayı sevmiyorum ne gerek var diyordun? Peki benim seni şevk
etme yöntemim nasıldı?
Anneciğim, bana her gün
yarım sayfa okumamı, okudukça okuma miktarımın artacağını söylüyordun.
O halde bak yöntem
belli. Erteledikçe ders çalışman güçleşecek.
Halbuki her gün azar azar problem çözsen, deneyleri evde uygulasan,
deneyimleyerek öğrenecek, öğrendikçe de keyif alacaksın. İlk başlarda anlamada
zorlanacaksın. Anlamadığın her konuyu öğretmenine, babana, bana sorabilirsin.
Göreceksin her gün düzenli çözeceğin, iki matematik problemi, okuyacağın yarım
sayfa bilgi ile dersler zamanla kolaylaşacak. Sorumluluklarını yerine
getirdikçe yüzün gülecek, kaygıların geçecek.
Esra annesini
dikkatlice dinledi. Bir yandan canı annesinin söylediklerini yapmak
istemiyordu, öte yandan da annesinin haklı olduğunun farkındaydı. Tam da
söylediği yöntemle kitap okuma probleminin üstesinden gelmişti. O halde bir kez
daha denemeliydi.
Oturduğu yerden kalkıp annesine
sarıldı, sonra elini yüzünü yıkadı. Bir bardak suyunu alıp çalışma masasının
başına oturdu. Raftan matematik kitabını aldı, açıp okumaya başladı.
“Ayşe’nin 5 kalemi var,
Ahmet’in kalemleri Ayşe’nin kalemlerinin 3 katı kadardır. Buna göre Ahmet’in
kalemleri kaç tanedir?”
Yapabileceğini
biliyordu, bir kere denemişti, yeniden başarabilirdi.
Öyle değil midir hayat?
insan sevdiğinin, keyif aldığının peşinden gider, zorlandığı konuları da
erteler. Halbuki zorlandığı konular onu geliştirecek olan
konulardır. Bir bilse yöntemi, bir de bildiğini uygulasa kazanacak insanoğlu.
Azla başlamanın, küçük
küçük adımlarla ilerlemenin gücünü bir idrak etse...
Zorluğu yenmenin arkasındaki
sırrın bu olduğunu öğrense...
Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır...
İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder...
Dolasıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur...
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
Aza kibir etmeden ertelemeden büyük işler başarmak işte hayatın formülü 🌸
YanıtlaSilAhhh biz bilemedik gelişimin zorlanmayla olduğunu zorluk görünce heralde bu olmaması gerekiyor demek hep insanın egosuna hoş geldi 🥹
YanıtlaSilBirinci aşama problemi tespit et
YanıtlaSilikinci aşama yöntemi tespit et
üçüncü aşama harekete geç durma devam et :))
Az ama her gün çalışmak gerçekten etkili...
Bir solukta okudum. Çok faydalı bir yazı olmuş. Hayatımızda doğru yöntemleri bildiğimizde hayatımız güzelleşiyor. Bize aktardığınız için teşekkürler.
YanıtlaSil