EMEK OLMADAN YEMEK OLMAZ MI?
Emek olmadan yemek olmaz demiş büyüklerimiz... Gerçekten ne
demek istemişler? Bu cümle arkasında hangi cevabı verilememiş soruları
barındırıyor, anladığımızın ötesinde...
Bunu daha önce anlasaydım hayatımda şu kararı vermezdim ya
da şimdi bu halde olmazdım dediğimiz soruların cevabı mı gizli?
Araya zaman girince bağdaştıramadığımız, ilişkilendiremediğimiz
olaylarla karşılaşırız. O yorgunluğun, yoğunluğun ardından bir süre sonra ise
bazı olumlu sonuçlarla karşılaşırız.
Tıpkı bir bebeğin dünyaya gelme süreci gibi...
Her doğum öncesinde sancı vardır, o sancının çekilmesi gerekir...
Daha öncesinde ise aylar süren bir hazırlık aşaması vardır. Doğum yaklaştıkça
sancı artar ve en dayanılmaz an aslında doğumun müjdecisidir.
Bir bebeğin diş çıkarmadan önce yaşadığı huzursuzluklar,
kaşıntılar, ateşlenmeleri… Hepsi yeni bir dişin müjdecisidir. Yürümeye
çalışırken defalarca düşüp canının acıması, akıttığı gözyaşları... Sonra hazır
olduğu an da ayağa kalkıp yürümesi...
İlk okumayı yazmayı öğrenirken çok fazla çaba sarf edilir.
Başlarda ise hiçbir şey istenildiği gibi gitmez. Sınav öncesi yapılan
çalışmalar, uykusuzluk, zamansızlığın içindeki zaman arayışları... Hepsi bir
sonuca giderken çabalamalarımızın soyut ve somut örnekleridir...
Peki ya unutulmaz ilk iş günlerine ne demeli. En az çalışıp
en çok yorulduğumuz günler olarak anılır hep iş anılarımızda.
Hepsinin başında çekilen bir acılar vardır. Kimisinde daha
az, kimisinde daha çok ama değişmeyen kural şudur ki, büyük başarılar büyük
sancılara gebedir. Perde arkasında nice emekler, sabırlar ve sınavlar gizlidir.
Hayata bir şey vermeden almak mümkün müdür? İçinde insanın kendi
emeği olmadan elde edilenler ne kadar gerçektir? Tekrar kazanma potansiyeline
sahip olmadan elde edilenlerin ömrü ne kadar uzun olabilir?
Sınıfı geçsin, ailesinin bende hatırı var, para da ödüyorlar
diye verilen not ne kadar gerçek olabilir?
Ya da...
Babası iş yeri sahibi diye çalışmadan müdür olmak gerçek bir
başarı mıdır?
İnsanın çıkışını belirleyen şey nedir? Neden dağın zirvesine
çıkınca o kadar başarılı hisseder insan kendini? Dağın zirvesi ile arasındaki
fark bu kadar çok olmasaydı, o kadar emek verip en dipten gelinmeseydi de yine
başarmış hisseder miydi?
Düştüğünde kalkabilecek gücü yoksa insanın, dayandığı
duvarın ömrü kadar ömrü olur, ayakta durabilir? O yüzden mesele bir şeyi elde
etmek değildir sadece. Önemli olan elde edilenin sende kalabilmesi ve başında
çekilen zorluklardır. Olgunluğun yoksa sana ne verilse de elindekini kaybedersin…
Zahmetini çekmediğimiz, karşılığını vermediğimiz hiçbir şey bizim
değildir bu hayatta. Kolay kazanımların kaydedilmesi de kolay olur. Çünkü insan
elde ettiğine değil, elde ederken ortaya koyduğu çabasına, mücadelesine değer
verir.
Eveett büyüklerimiz doğru söylemiş. Emek olmadan yemek olmazmış :)
Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır...
İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder...
Dolayısıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insanın dününden daha iyi olmasını hedefleyen bir bilgi teknolojisidir.
İnsanın nasılsın sorusuna standart cevabıdır; "Nasıl olsun aynı." Hayat aslında sandığımızın aksine, dinamiktir ve insan bu dinamikte hep hareket halindedir. Ya ilerleriz ya da gerileriz... İleri gitmekse niyet, beni ileriye taşıyacak bilgilere ihtiyacım var.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanı dününden daha iyi yapacak gerçek bilgiler verir.
ALLAH doğru yöne doğru bedel ödemeyi nasip etsin
YanıtlaSilAynen öyle... Bazıları uyanıklık yapıp emek harcatıyorlar ama emek harcamıyorlar böylece hazır yemeğe konuyorlar. Ne o yemeğin lezzetini alabilirler ne de bu hayatta bedava yemek yemeye devam edebilirler. Bu arada not: Yemek diye bahsedilen şey aslında gerçek yemek değil :)
YanıtlaSilDüşündürücü bir yazı olmuş, teşekkür ederiz emeklerinize.. Takipteyiz :))
YanıtlaSilEmeğinize sağlık🌺
YanıtlaSilEmek olmadan yemek olmuyor maalesef. Bir şey almak istiyorsak önce vermekten geçiyor. Bedel ödemediğimiz hiç bir şey bizim olmuyor. Ve temasıda olmuyor, ve bizden alınıyor.
YanıtlaSilDüştüğünde kalkabilecek gücü yoksa insanın, dayandığı duvarın ömrü kadar ömrü olur, ayakta durabilir?
YanıtlaSilBu cümle bile yeterdi hayatımızı toparlamaya aslında…
Büyük başarılar büyük sancılara gebedir
YanıtlaSilEmeğinize sağlık…
YanıtlaSilMücadelenin ne kadarı kıymetli olduğunu anlatan çok güzel bir yazı olmuş…
İnsan çabası kadar yol alıyor...
YanıtlaSilDağın zirvesi ile arasındaki fark bu kadar çok olmasaydı, o kadar emek verip en dipten gelinmeseydi de yine başarmış hisseder miydi?
YanıtlaSilKesinlikle doğru! Aştığımız yol bizi ancak yolun sonuna kadar başarıyla gelince tatminliğe ulaştırıyor. O zaman önce kendime bir dağ bulmam lazım :)
"Düştüğünde kalkabilecek gücü yoksa insanın, dayandığı duvarın ömrü kadar ömrü olur, ayakta durabilir? O yüzden mesele bir şeyi elde etmek değildir sadece. Önemli olan elde edilenin sende kalabilmesi ve başında çekilen zorluklardır. Olgunluğun yoksa sana ne verilse de elindekini kaybedersin "
YanıtlaSilÇok güzel ifade edilmiş ♥️
İnsanın ahvali değil mi bu mücadele etmeden önüne her şey serilsin. Hani bir laf vardı ya hem karnım doysun hem pastam dursun :)
YanıtlaSilZahmetini çekmediğimiz, karşılığını vermediğimiz hiçbir şey bizim değildir bu hayatta....
YanıtlaSil