AH BİR KAFAMI TOPLASAM
Mayıs ayının son cumartesisi hava yağmurluydu. Yatağından güçlükle de olsa kalktı. Bahar gelmiş olmasına rağmen henüz güneşin sıcaklığı hissedilmiyordu. Karartma perdelerini araladı, ama bulutlar öylesine karaydı ki sanki gün hâlâ doğmamıştı. Yatağını üşenerek topladı ve banyoya doğru ilerledi. "Soğuk suyla yüzümü yıkamak iyi gelir" diye düşündü. Buz gibi suyu yüzüne çarptı. Mutfağa doğru ilerlerken "Bugün yapmam gereken neler vardı?" diye düşünmeye başladı. Çok uzun zamandır ajandasına sadık hareket edemiyordu.
"Ah bir kafamı
toplasam" diye iç geçirdi. İşe kafasının neden bu kadar dağınık olduğunu
bulmakla başlayabilirdi. Evdeki sorumlulukları, iş yerinde biriken işleri,
okula giden ve sürekli takip bekleyen çocuklarının ihtiyaçları, kendi şahsi
ihtiyaçları... Liste bunlarla da sınırlı değildi. Aynı zamanda bütün
beklentisini kızına yükleyen bir annesi vardı Ayça’nın. Her konuşmasında yapmak
isteyip bir türlü adım atamadığı şeyleri yakınır dururdu. Annesinin bütün bu
şikayetlerini kardeşi ve babasından çok Ayça dinlerdi. Annesi hayatı boyunca
çok yüksek çaba göstererek bir yerlere gelmişti. Ama son yıllarda Ayça’nın ona
sağladığı rahatlık annesinin problemlerinden elini eteğini çekmesine sebep
oluyordu. Düne kadar herkesin marifetine imrendiği kadın gitmiş yerine küçük
nazlı bir kız çocuğu gelmişti sanki. Ayça’yı yetiştiren o değildi adeta. İnsan
çaba ve mücadele ile edindiği güzellikleri de kaybedebiliyordu. Bunun için
hayatındaki var olan hareketi kesmesi yeterliydi.
Ayça çevresinde kim zorluk yaşasa oraya koşardı. Bunu yaparken ne kadar aşırıya gittiğini farketmezdi. Elinden geleni yapmaya çalışsa da elbette her şeye yetişemezdi. Unuttuğu şey her an her yerde olamayacağıydı. Öyle anlar gelirdi ki "Ben neden hayatımı yönetemiyorum?" diye düşünmekten alamazdı kendini. Neyse ki gerçeği fark etmesi zor olmadı. Annesinin: “Birlikte çıkalım, gezelim istiyorum evde oturmaktan yoruldum. Senin hep kendi programın var. Bir tek biz kendimize özel plan program yapamıyoruz” diye serzenişte bulunuşları artmıştı. Şaşkındı. Tüm yoğunluğuna rağmen herkesin yanında olmaya çalışıyordu. Nasıl olurdu da düşüncesiz muamelesi görürdü? Bu cümleler sürekli hale geldikçe duyduklarının onu bu yanılgıdan çıkarmaya çalışan sesler olduğunu düşünmeye başladı.
Neyi hesaba katamıyordu da bu söylemleri nasıl hak etmişti? İnsanın seçim yapan bir varlık olduğunu ve onun seçimlerini hep başkalarından yana kullandığını fark etti. Acaba doğru bir seçim yapması gerekse önceliği bütün bu sorumluluklardan hangisi olurdu? Ailesi mi, işi mi, çocukları mı, annesi mi, yoksa hepsine birden iyi gelecek olan kendi dönüşümü mü? Sorumluluk listesinin kabarık olması mı problemdi yoksa her birine aynı anda cevap vermeye çalışması mı? Ya da gelen her soruya anında cevap bulmaktan kaçıp erteliyor olabilir miydi?
Sorumluluklarından bir tanesini seçmeye karar
verdi. Bu kendine ait olan, başkasının
görevi olmayan bir şeydi. Bu seçimi yaparak başkalarının yapması gerekenlerden
de uzaklaşmış olacaktı. Böylece kimse ona “Neden bunu benim için yapmıyorsun?”
diye şikâyet edemeyecekti. "Çok istemekle sonuca erişilmiyor bari bir
tanesinin hakkını vereyim" diye iç geçirdi. Kendisi için öncelikli olan
bir sorumluluk ve onun en küçük hamlesine disipline olmak... Her gün düzenli,
davranışta sürekli ve keyif alarak ilerlemeliydi. İşte şimdi yeni bir
başlangıca adım atıyordu. Yerinden kalktı camı araladı. Kara bulutlar dağılmaya
başlamış güneş tüm aydınlığıyla gökyüzünü sarmıştı.
Artık çoğunu yapamadığı şeyin azını terk
etmeyecekti.
İnsanoğlu yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
Ne kadar da güzel bir farkındalık oluşturdu bu yazı bende…Emeğinize sağlık…
YanıtlaSilne rahatlatıcıdır bilir misiniz; dağlar gibi büyük işleri bitirmek için en yakınında ayağın önündeki kum tanesine doğru bir adım atmak... her gün yavaş yavaş... yani sizin deyiminizle:
YanıtlaSilKendisi için öncelikli olan bir sorumluluk ve onun en küçük hamlesine disipline olmak...
İnsan bazen iyi olacağım iyilik yapacağım derken aşırıya kaçabiliyor...
YanıtlaSilÇok yaygın bir problem. İnsan ilişkide olduğu insanların yapması gerekenleri yaptıkça bu onun üzerine yapışıyor, görevi haline geliyor. İlişkilerim daha iyi olsun diye çaba verirken tam zıddı oluyor. Demekki bunun sınırını koymak lazım. Elinize sağlık.
YanıtlaSilİnsan kıvamı bozunca nasılda ilişkilerini bozuyor.
YanıtlaSilŞu anda hepimizin ortak bir sorunu ve öyle güzel denk geldi ki bu yazı…
YanıtlaSilBiriken işler ve gereksiz alınmış sorumluluklar altında ezilmiş bizler…
Ayça’nın ona sağladığı rahatlık annesinin problemlerinden elini eteğini çekmesine sebep oluyordu...
YanıtlaSilBir insanın problemlerini onun yerine çözemezsiniz ama buna rağmen çözmeye çalışırsanız o insan bir şikayet makinesine dönüyor. Şahitlik ettim :)
Ah bi kafamı toplasam neler yaparım neler deriz ama bir türlü başlayamayız inşallah er başlayanlardan olabiliriz kaleminize sağlık
YanıtlaSilİnsanın sınırları olması çok önemli. Başkalrın görevlerinide üstlendikçe onlarında sorumlaluklarını alıp marifetsizleştiriyoruz.
YanıtlaSilHer yerde olmaya çalışıp hiçbir yerde olamamak.. Bir de görülen nankörlük, asıl sorumluluklarımızı bilip diğerleri için yaptıklarımızı da onlara kendimizi daha çok beğendirmek için değil gerçek bi amaç için yapabilmek duasıyla :)
YanıtlaSilİki tavşanın peşinden avcı eve eli boş döner deyişini hatırlattı bana. Çok güzel bir yazı olmuş.ellerinize sağlık.
YanıtlaSilİnsan destek olacağım derken karşıdaki insanın sorumluluğunu aldığının farkında olmuyor. Kendi sorumluluklarını ihmal ettgininde...
YanıtlaSilHer sırtlanılan yük market poşeti kadar geçici olmayınca önü fıtık olan bir yola dönüşüyor…🙂
YanıtlaSilAzı önemseyenlerden olmak ne kadar önemli
YanıtlaSilİyi niyet adı altında verdiğimiz tavizlerin altında eziliyoruz
YanıtlaSilEn çok yetemediğinde dank ediyor insanın kafasına. Koşturmaca arasında herkesin isteklerine yetişmeye çalışırken yaşadığı zorluklarda yalnız bırakılmasıyla kırgınlıklar başlıyor
YanıtlaSilArtık çoğunu yapamadığı şeyin azını terk etmeyecekti. Basite disipline olmayan organize olamıyor. İnsan hiç yapamıyorum diye kendini saldığında ne kadar iyiye gidebilir ki?
YanıtlaSilSırf herkese ve her şeye yetişme adına yaptığımız hamleler, bizi doğru seçimlerden uzaklaştırabiliyor ne yazık ki.
YanıtlaSilArtık çoğunu yapamadığı şeyin azını terk etmeyecekti.
YanıtlaSilİnsan ertelediği işlerini yapmak için karar adım attığında, hayatındaki kara bulutlar dağılmaya başlar, omuzlarında hissettiği yükü gider.
Yeni başlangıçlar yapacağımız birbirinden iyi süreçler dileklerimle🤍
Emeğinize sağlık😊
İnsan yetmek isteyip yetemedikleri sürekli şikayet aldığı ne varsa durup bir düşünmeli. Biz birilerinin evladı olmak anne olmak veya eş olmak için mi geldik dünyaya.
YanıtlaSilİnsanın kendi sorumluluklarına sahip çıkması ve bunun için en küçük adımdan başlaması... İşte bir çok yaşanılan probleme çözüm :)
YanıtlaSil