ŞAHİTLİK…

 ŞAHİTLİK…

Başını dizine yaslamış yaşadıklarını düşünürken gözünden bir damla yaş düştü.

Çok değil dokuz ay öncesi halini düşünüyordu. Hakikaten; yaşadıklarına asla ama asla anlam veremiyordu. Gözümüzü kapatıp açınca geçecek diye sıkıca yumdu gözünü. Ama açtığında manzara aynıydı. Değişen bir şey yoktu… İçinden şöyle geçirdi; “bir rüyanın içerisindeyim, keşke uyansam…Çocuk olmak hiç kolay değil, keşke büyüsem ve bu kadar üzülmesem.”

Hiç kimse yardıma gelmeyecek onları bu düştükleri durumdan kurtarmayacaktı. Etrafta azca kalan çimenlere uzanıverdi. Tek dayanağı olan gerçek yardım edenin kim olduğunu hatırladı. İçine garip bir huzur dolmuştu… Hiç anlayamadı, sanki parmak uçlarından akıvermişti sıkıntısı.

ŞAHİTLİK…

Ayağa kalktı, gözünün yaşını sildi, başı dik bir şekilde yürüyüp eve gitti Ahmed.

Süreçleri oldukça zor geçen, zor geçtikçe güçlenen ve de şikâyet etmeyen insanlar haline gelmişti bu sınırların içinde olanlar. Gün geçtikçe daha şükreden insanlar haline geldiler bu süreçte.

Savaş yormuştu, dokuz aydan fazla süredir bu zulme katlanıyorlardı. Zaten savaş öncesi de pek rahat yaşamıyorlardı ki…

Sınırlar vardı… Girmeleri yasak olan bölgeler vardı… Kendi topraklarında esir düşmüşlerdi…

Annesi ve babası kardeşi ile ilgileniyordu. Geçen haftaki patlamada bir ayağını kaybetmişti Emir. Daha sonra annesi Ahmed’e pansumanı anlattı. Başlarına bir şey gelirse; abisi kardeşini korumalıydı. Gıda ve tıbbi yardım bulmaları gün geçtikçe daha zor hale gelmişti… Ellerinde kalan sadece eski kıyafetlerdi…

ŞAHİTLİK…

Ahmed ve Emir iki kardeş evde yalnız kalmışlardı…  Ebeveynleri yemek almaya gittiler… Ahmed evin büyüğü olmanın verdiği sorumluluk ile kardeşini teselli etmeye çalışıyordu… Ama çok kolay değildi çünkü 2 gecedir aç yatmışlardı. “Merak etme bu sefer elleri dolu gelecekler!” dedi. Emir karnından gelen guruldama sesini duyunca “umarım öyle olur”, dedi gayet olgun karşılayarak.

Pek bir beklentisi de yoktu aslında… Ailesi ile bir arada olsun, onlar başında olsun da 2 günde bir yemek yemişler önemli değildi… Gözleri pencereye bakarken, birden kulakları sağır eden o ses geldi…

Sonrası karanlık…

Evet; bomba sesi… Evlerine, son kalelerine de bomba atılmıştı…

Şimdi anne ve babası onların bedenlerine ulaşmaya çalışıyordu… Ölü, ama diri bedenlerine… Aç ölmüşlerdi… Şımaramadan, şikâyet etmeden birbirlerini teselli ederek…

ŞAHİTLİK…

Sen bir film değilsin GAZZE!

Bakın bunlar bir korku filmin sahnesi değil ama tüm dünya film izler gibi izledik…

Şikâyet etmeden yemek sırası bekleyen o insanları izledik…

Un çuvalından yere dökülen o unu toplayan o çocuğu izledik…

Eski kıyafetleri söküp çocuklara bere yapan teyzeyi izledik…

Ölmüş torunun gözünden tozu çıkarmaya çalışan o dedeyi izledik…

Ve yine şikâyet ettik! Halimizden asla memnun olmadık…

İnsanoğlunun payına razı olması için yapması gereken şey neydi?

Oysa her insanın payına düşen vardı bu yaşananlardan….

Her insanın bu hayatta kendine sorması gereken bir soru olmalıydı….

Bu hayatta payıma düşene razı mıyım? Neden benden önce veya sonra olmadı bunlar?

Ben bu olaya neden şahit oldum, şahitsem sorumluluğum var mı?


Her gerçek, heybesinde bir bedel taşır…

İnsanların çoğu, o bedeli ödemek istemediği için gerçeği de reddeder…

Dolayısıyla insan, mutlaka yüzleşeceği bedelleri büyütmüş olur…

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir. 

Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

Yorumlar

  1. Değil oradaki insanları anlamak boykot etmek bile zor geliyor çoğu insana…

    YanıtlaSil
  2. Tek dayanağımız olan gerçek yardım edenin kim olduğunu hatırlamak çok şükür…

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir konuya değinmişsiniz👏
    Dilerim farkındalık oluşturan bir yazı olur🤲🏻
    Emeğinize sağlık…

    YanıtlaSil
  4. "Her gerçek heybesinde bir bedel taşır." Fakat insanların çoğu gerçeğin o bedelini ödemeye razı değildir... Öyleyse bizler o az olanlardan, gerçeğin bedelini ödemeye razı olanlardan olmalıyız... Çok kıymetli bir yazı, emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  5. Keşke bir payımız olduğunu anlayabilsek.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder