İLİŞKİLERİMİZİN TEMELİNDE YATAN PROBLEM
Günlerden beri bir koşuşturma içindeydi. Bahar temizliği, kışlıkların ve yazlıkların yerlerini değiştirme derken epeyce yorulmuştu. Bugün artık hali kalmamıştı… Bir de sevdiği dizi vardı. İşleri toparlayıp televizyonun karşısına geçmeyi hayal ediyordu.
“Ayyy” dedi birden “yemeği unuttum, neyse kızım gelecek birazdan, yemeği de ona paslarım”, diye düşündü. Aysun da kaç gündür biraz garipti sofrayı bile kaldırmadan odasına gidiyordu. Kendine destekçisinin olmaması Melahat’ı üzüyordu…
Mehmet mi? Mehmet’ten bir teşekkürü bile alamazdı, nerde onu düşünecek? … “Karıcım sen yoruldun bugün yemeğe gidelim.” diyecek… “Hadi Mehmet’ten geçtim artık Aysun bana niye destek olmuyor?” Kendi odasını bir toparlasa… Yemeğe yardım etse o da ayaklarını uzatıp biraz dinlense ne olurdu? Aysun da babası kılıklı, bütün işler bende…
“Çok şanssızım, ne kocadan ne de evlattan yana güldü yüzüm…” diye söylene söylene her zamanki gibi işine devam etti…
Özlediği hayatı dizilerde buluyordu. Ne güzel evlerde oturuyorlardı… Evin hanımı başköşede… Kendini kahkaha atarken buldu… Bir anda kendini gözünde canlandırmıştı… “Melahat ne köşesi… Bak sen şu köşenin tozunu almadın. Çile bülbülüm çile… Ahh çileee…”
Aysun birkaç gündür çok yoğundu. Verdikleri projeyi nihayetinde teslim edebilmişti. Geri dönüş hiç de umduğu gibi olmamıştı. Birçok yeri değiştirmelerini istiyorlardı. Projeyi teslim ettikten sonra birkaç gün izin alırım diye hayal etmişti… Şimdi bu hayal de çöp sepetindeydi… O an kendini çok mutsuz hissetti. Gözleri birden ağlamaklı oldu… Arkadaşlarının instagramda son paylaştığı görüntüler gözünün önüne geldi. “Başkalarının ailesi çocuklarına nasıl hayatlar sunuyor… Onların çalışmasına gerek yok, gezmece tozmaca, alışveriş yapmaca…” Kendini yine kötü hissediyordu. Bir an önce eve gidip kendini yatağa atmak istiyordu…
Mehmet akşamın olduğunun farkında değildi… Yeni ürünler gelmiş; onların sayımı, yerleşimi derken öğlen yemeğini de yiyememişti. Yerine zar zor otururken bir çay söyledi. Çayından bir iki yudum aldı ama karnının açlığından çayına da devam edemedi. “Melahat güzel yemeklerinden yapmıştır, karnımı doyururum…” diye düşündü…
ALLAH var! Güzel yemek yapıyordu, biraz fazla söyleniyordu ama olsun… Geçen arkadaşının eşi ile konuşmalarına tanık olmuştu… Ne güzel ilişkileri vardı. Bir anda gözünde Melahat’ı öyle canlandırdı. Yüzünde ufak bir tebessüm oldu ama hayalindeki Melahat birden söylenmeye başladı. “Neyse” dedi Mehmet “kısa da olsa güzel bir hayaldi…”
Bu üçlü akşam evde buluştuklarında nasıl olacak? Biraz söylenme, biraz atışma, kapı çarpmaca,
birbirlerini kötüleme… Peki, bunu tersine çevirebilirler
miydi?
Günlerden beri bir koşuşturma içindeydi. Bahar temizliği, kışlık yazlıkları yerlerini değiştirme derken epeyce yorulmuştu. Bugün artık hali kalmamıştı, bir de sevdiği dizi vardı. İşleri toparlayıp televizyona karşısına geçmeyi hayal ediyordu. “Ayyy” dedi birden “yemeği unuttum.” “Neyse günler çöpe mi girdi. Kalan temizliği yarın yaparım. Şu yemeği yapayım Mehmet aç gelir. Kızım da son günlerde biraz garip, bir derdi var gibi… Gelince bir kahve yapıp karşılıklı konuşuruz.” diye içinden geçirdi.
Aysun bir kaç gündür yoğun bir temponun içindeydi. Verdikleri projeyi nihayetinde teslim edebilmişti. Geri dönüş hiç de umduğu gibi olmamıştı. Birçok yeri değiştirmelerini istiyorlardı. Projeyi teslim ettikten sonra birkaç gün izin alırım diye hayal etmişti… Şimdi bu hayal de çöp sepetindeydi. O anda kendini çok mutsuz hissetti. “Neyse canım” dedi. “Günler de çöpe mi girdi? Bu hafta olmasa öbür hafta giderim. Bu proje bana bayağı bir tecrübe katacak.”
Kendini biraz yorgun hissediyordu, gidince hemen yatarım derken aklına annesi geldi. ”Annem kaç gündür yoğun çalışıyor ona da destek olamadım. Gidince ona da biraz yardım edeyim” diye içinden geçirdi…
Mehmet akşamın olduğunun farkında değildi… Yeni ürünler gelmiş; onların sayımı, yerleşimi derken öğlen yemeğini de yiyememişti. Yerine zar zor otururken bir çay söyledi. Çayından bir iki yudum aldı ama karnının açlığından çayına da devam edemedi. Melahat güzel yemeklerinden yapmıştır, karnımı doyururum diye düşündü… ALLAH var! Güzel yemek yapıyordu, biraz fazla söyleniyordu ama olsun… Geçen arkadaşının eşi ile konuşmalarına tanık olmuştu… Ne güzel ilişkileri vardı. Bir anda gözünde Melahat’ı öyle canlandırdı. Yüzünde ufak bir tebessüm oldu ama hayalindeki Melahat birden söylenmeye başladı... “Neyse” dedi Mehmet, “herkesin vardır iyi, kötü tarafı. Bizim hatun da iyi… Birkaç gündür uğraşıyor, yoruluyor. Akşam yemeği için şuradan pide yaptırıp götürsem…” diye içinden geçirdi.
Bu üçlü akşam evde buluştuklarında nasıl olacaktı?
Peki, aradaki fark neydi?
Bu fark ilişkilerimizin temelinde yatan problem değil miydi?
İnsanoğlu hep daha iyisini ister. İsterken de kıyası
başkalarının sahip olduklarıdır.
Bu isteklerin sonucu insanı bekleyen, hayal kırıklığı
değil de nedir?
Oysa insan kendi problemlerinin çözümünü bulacak tek kişi
değil midir?
Herkes kendi hakkını ararken,
Hak etmeye çalışırken hedefini,
Herkes kendi gerçeğini oluşturur…
Yoksa razı değil misin sonucundan?
Birileri senden daha az bedel öderken…
Oysa ne güzel hak etmeye başlamıştın…
Oysa ne kadar haklıydın…
Senin gerçeğin ne güzel oluşuyordu oysa…
İnsan hakkını arar, ömrü
yettiği kadar…
Yani kendi gerçeğini…
Oysa hak etmek, hakkını aramaktan daha değerli
değil midir?
Yani aramak yerine gerçeği, onu dönüştürmek…
Yahya Hamurcu
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın
gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile
başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile
devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına
katkı sağlar.




Birincisi gibi yaşayıp ikincisi gibi olsun istiyoruz. Önce o yapsın, önce o versin, önce o gelsin… insanlara bağlıysa yapacağımız güzellikler, onlar yapana kadar biz bekleyeceksek yandı gülüm keten helva!
YanıtlaSilKendi kendimizi nasıl da mutsuz, huzursuz ediyoruz. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilKıyaslarla mutsuzlaşmaya devam. Ne acı.
YanıtlaSilİnsanoğlu kendi yaptıklarını görmeden nasılda kolaylıkla suçlar hale geliyor
YanıtlaSilİnsanın gözü hep başkasının tabağında yediklerinde halbuki kendi önümüze baksak asıl problemi deşifre edeceğiz.
YanıtlaSilKaleminize sağlık :)
İnsan; problemlerin çözümünü bulabilecek en iyi kaynaktır. Farkındalık oluşturacak bir yazı olmuş… Emeğinize sağlık…
YanıtlaSilFarklı farklı beklentilere girmiş bir aile nasıl aile olabilir ki? Beklentileri doğru yere koymak asıl mesele. Umarım bizlere de öyle bir aile olmak nasip olur🤲🏻
YanıtlaSilKarşımdakini düşünerek nazik davrandığımda işler yoluna girebilir gibi görünüyor. Bencillik yaparsan insanoğlu zaten bencildir diğerlerinden farkın en bencil olmak mı olsun yani?
YanıtlaSilBugün insanların yaşadığı ortak problem. Karşıdakinden bekleyip, yanlış kıyaslara girip mutsuz olmak. Kıyaslarımızı doğru yapsak mutlu olmak o kadar da zor değil. Elinize sağlık:)
YanıtlaSilKontrol edilemeyen beklenti ilişkide zora sokar
YanıtlaSilÜzerimize düşene odaklanmak çoğu problemimize çözüm olacak belki ama ne zor bir şey o adımı atabilmek..
YanıtlaSilYazılarınızı okumak iyi geliyor. Teşekkür
YanıtlaSil