BENİM HALA UMUDUM VAR
Büşra çok mutlu ve huzurlu bir çocukluk geçirmişti ta ki liseye kadar... Babasına çok düşkündü, her gün babasının işten gelmesini dört gözle beklerdi. Çünkü gelirken Büşra’ya en sevdiği çikolatadan getirirdi.
Babası çay içmeyi çok severdi. O da hemen babasının çayını koyar, sonra beraber
otururlar ve babasından en sevdiği hikayeleri dinlerdi. Babası Büşra’ya, Sarı
papatyam diye seslenirdi. Bir gün okuldan döndüğünde babası henüz eve
gelmemişti. O gün hayatının sonu gibiydi, sanki her şey baş aşağı olmuştu. Artık
hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Zaman hızla geçiyor hayat devam ediyordu, Lise,
üniversite bitmişti …
Büşra 26 yaşında bekar,
genç bir kadın olmuştu. Kendine güvenen, çalışkan bir insandı. İstediği gibi
bir işte çalışabilmek için çok emek harcamıştı.
Annesi, babasının
kaybından sonra Büşra’yı okutabilmek ve evi idare edebilmek için çok
çalışmıştı. Yeri gelmiş birden fazla işte çalışmış, saçını süpürge etmişti. Büşra’nın
çocukluğu hem güzel hem de zorluk ve yoklukla geçmişti. Annesi bu yorgunluğun
sonucunda daha fazla dayanamamıştı. O yüzden de Büşra, bir gün gözlerini
açtığında hastanenin bekleme salonundaydı ve annesi tam karşısındaki odadaydı.
Annesinden kalan ahşap minik ayna ellerindeydi. Aynayı kendisine çevirdi Büşra, kızarmış gözleri yorgundu ve çok bitkin düşmüştü.
Birden gözleri minik aynanın ahşap
çerçevesine daldı.
Ne kadar çok emek ve sabır isteyen bir
iş, dedi kendi kendine.
Ne kadar çok detay vardı aynada, bunu
yapan usta nasıl bir itina ile yaptı diye içinden geçirdi...
Meşe ağacından yapılmış, sandal saplıydı,
yüzüne yakınlaştırdıkça meşe ve sandalın kokusu göğsünü ferahlatıyordu.
Kim bilir kaç gün sürmüştü el yapımı
ahşap çerçeveli minik ayna?
Bunu yapan usta eller kaç kez
yaralanmıştı acaba ayna bitene kadar?
Nelere sabretmişti, ne emekler vermişti
acaba?
Aynanın sahibine aynayı zamanında teslim
etmek için kim bilir nelere geç kalmıştı?
Hangi testlerden geçmişti, neler
yaşamıştı.
Emek ve sabır vardı bu ince işçilikte…
Bir de bana bak diye içinden geçirmeye
başladı…
Annem hastanede, yanında olmak zorundayım
ve bu yüzden işten atıldım. Elimi neye atsam hepsi elimde kalıyor…
Evet, dedi Büşra elimde kalıyor tıpkı bu
ayna gibi…
Aynayı yapan yok, satın alan kim? Kim
bilir anneme de kimden kaldı ama ayna hala onu yapan ustayı anlatırcasına ona
bakan her yüze onun sabrını ve emeğini anlatabiliyor.
Çaresizlikten veya mecburiyetten yapılan
bir ayna değildi.
Sabır ve emek vardı... Onu bu kadar
değerli kılan da buydu…
Sabır, Emek ve Umut…
Birbirine yakışan güzel kavramlar.
İkisi bir araya geldiğinde bir seçimi ve
o seçim için verilen emeği, emeği verirken vazgeçtiklerini anımsatıyordu.
İnsanın yüzünü güldüren, kalbini ısıtan
hala bir umudum var dedirten bir seçim…
İşte böyle bir seçim insan için gerçek
bir kazanımdı…
O yüzden insan çok vakit geçmeden benim hala
bir “Umudum Var” diyebilmeliydi…
Annemle olmayı seçtim şimdi benden
vazgeçenler zaten benim değildi…
Sabır, emek ve umut olmadan elde edilen hiçbir
kazanç gerçek değildi...
Bir işin başlangıcında, bir bebeğin
dünyaya gelmesinde ve yetiştirilmesinde, bir hastalığın tedavisinde, çıkılması
zor görünen her yokuşta, kurulan her bağın güçlenmesinde, geride bırakılan acı
ve sevinçlerde, her duyguda…
Ya da insanın davranışlarına liderlik etmesinde, derdini anlatamadığın laftan anlamayan bir iş verenin ısrarında, bir ürünün pazarlanmasında yutkunarak bekleyebilmek ve sabırlı olabilmekti umut…
Kimi zaman daralan yüreğini ferahlatan, omuzundaki yükünü hafifleten kimi zaman vesveselerden korunarak teslim olabilmekti…
Gerçeğin peşinde harcanan her emek ve gösterilen her sabır, vazgeçmeyen ve kendini elemeyen her insanın şifasıydı.
Çünkü gerçeğin ipine tutunduğun zaman hala bir umut var demekti.
Herkes gidebilir…
Her şey bitebilir…
İnsan kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülür.
Ancak Gerçeğe yakınsan o ne biter ne de
gider…
Çünkü her zaman yeniden başlayacak..
Umudum
Var…
Neden,
Sıradışı bir ilmin,
Sıradışı keyiflerin,
Sıradışı ortamın,
Sıradışı ilişkin,
Ya da sıradışılarla ilişkilerin olsun ki?
Neden seninle ilişki kursunlar, sana değer
versinler?
Sıradan bedellerle ödemede inatçı bir
insanın, neden sıradışı bir yaşamı olsun ki?
"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.
Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.
"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
İnsan hayat yolunda sınanır önemli olan başına ne geldiği değil nasıl tepki verdiğin…
YanıtlaSilNe kadar doğru… her şey bitebilir herkes gidebilir ama gerçeğe yakınsak o ne biter ne de gider… umudun gerçeği bu ve gerçek bizi özgür kılar.
YanıtlaSilUmudun olması nasıl da güzel bir müjde aslında… bunu hatırlatan bir yazı olmuş…
YanıtlaSilEmeğinize sağlık…
Benden vazgeçenler zaten benim değildi be güzel söz.
YanıtlaSilEllerinize sağlık🌺
YanıtlaSilİçimi umut kapladı okurken kaleme alanın eline sağlık🌸
YanıtlaSilSabır emek olmayan bir işten hayır gelmeyeceği çok güzel anlatılmış.
YanıtlaSilSabır, emek ve umut olmadan elde edilen hiçbir kazanç gerçek değildi... Ne güzel bir farkındalık oluşturma. Teşekkür ederiz :)
YanıtlaSilSabır, emek, umut… 3 kardeş gibi. Kaleminize sağlık💕
YanıtlaSilİnsan kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülür.
YanıtlaSilGerçeğin peşinde harcanan her emek ve gösterilen her sabır, vazgeçmeyen ve kendini elemeyen her insanın şifasıydı. sabır ve emek ile yola devam inşallah.
YanıtlaSilNe kadar gerçeğe yakın yaşıyorsan o kadar ümitvari oluyorsun. Elinize sağlık.
YanıtlaSilHayatını gerçeğe oturttuğunda ne gelene ne de gidene takılır insan.
YanıtlaSil"Sabır, emek ve umut olmadan elde edilen hiçbir kazanç gerçek değildi..."
YanıtlaSil"Ancak Gerçeğe yakınsan o ne biter ne de gider…"
Yazı beni alıp bir yerlere götürdü... Çok anlamlı ve doğru gerçekten...
Kaleminize sağlık umut dolu bir yazı olmuş
YanıtlaSil