İçimden Sana Mektup Yazmak Geldi

 

İçimden Sana Mektup Yazmak Geldi

Hani, ilk evlilik yıl dönümümüzdü. Hatırladın mı?


Çok heyecanlıydım. Sabaha kadar uyku tutmamıştı sana yapacağım sürpriz yüzünden. Kına gecesinde giydiğim kırmızı tuvaleti giyecektim. Düğün sonrası akraba davetlerinde aldığımız kilolar yüzünden hiçbir kıyafetimize sığamaz olmuştuk. 36 bedendim evlendiğimiz zamanlar. Birden nasıl da 38 beden oluvermiştim. O elbiseye sığabilmek için tüm yazı sporla geçirdim. Üniversitedeki öğrencilerime rezil olma pahasına bile olsa, meydanda tenis oynuyordum. Bir yandan da diyet… Hayatımda yaptığım ilk diyetti, biliyor musun? Ne için? Sana daha güzel görünebilmek için. Ve o gün gelmişti. Birinci yıldönümü benim için çok özeldi. Tüm gün kuafördü, makyajdı, yemek hazırlıkları derken hızla geçmişti.  

Sonunda mükellef bir sofra donatmıştım. Masanın her yerinde mumlar, kalpli süslemeler, gül yaprakları, sebze kabuklarından şekiller, süslemeli meyve tabakları, peçeteler... Enfes bir sofraydı. Bakıp bakıp  “Aferin valla sana, bir görsel şov hazırladın!” dedim kendime.

Sonra kapı zili çaldı. Mutlaka kapı ziline basardın. Kapıyı açtım, birden kafanı aşağı indirip, “Yanlış geldim sanırım, kusura bakmayın.” dedin. “Benim canım, hoş geldin! Sürpriz!” diye çığlık attığımda ise “Hayrola, düğüne mi gidiyoruz?” demiştin.

Hayatımın şokunu yaşamıştım. Oysaki heyecanlanmanı, sürprizimin seni mutlu etmesini beklemiştim. Derken yatak odasına gidip üzerini değiştirmeye başladın. Hemen arkandan gelip “Canım, benim için takım elbiseyle kalsan!” dediğimdeyse “Ya üffff, biliyorsun gün boyu takım elbise kravatla boğuluyorum zaten. Bırak üzerime rahat bir şeyler giyeyim.” dedin. “Ama hayatım, fotoğraf çektireceğiz. Bu kıyafetle olmaz ki!” diye cevap verdim.

Tabi ki gece kıyafeti giyen bir kadının yanına eşofmanlı bir adam yakışmazdı. Oysa tüm gün bankada çalışırken takım elbise kravatlı idin, ne vardı ki iki saat da benim için kalsaydın. İnsan kendini ne kadar da değersiz hissediyordu. İnadıma yaptığını düşünmüştüm. Sonra sofraya geçtik.

Sofrada, “Çorba, üzerindeki süslemelerden gözükmüyor ki; bunun tuzu da yok.” dedin. “Aaaaa, unutmuşum!” deyip hemen tuzluğu uzattım sana. Derken salatanın üzerindeki süslemeleri kenara bırakırken gördüm seni. “Ya üfff, bu salatanın sosu da yok. Yemek yaptın mı sen? Ne bu, meze mi yiyeceğiz sadece?” demiştin. Oysa o gün, o sofrayı kurabilmek için işten izin almıştım. Sofrada yok yoktu. Çeşit çeşit mezeler, meyveler, çerezler. Uzun uzun konuşacaktık, sohbet edecektik. Hani sen, biz nişanlıyken çok severdin ya konuşmayı. Sıcak bir çorba zaten açlığını alır diye düşünmüştüm. Yağlı bir yemek uykunu getirir ve gece erken biter diye ana yemek yapmamıştım. Çünkü tek düşüncem, yıldönümümüzü harika bir şekilde kutlamaktı. Çocuklarımıza, torunlarımıza anlatacağımız güzel bir anı bırakacaktık.


Ne olduysa işte o an oldu. Ben teşekkür, iltifat beklerken, senin “Bu mu?” deyip, peçeteyi fırlatıp bir hışımla sofradan kalkışın, benim ne olduğunu anlayamamam. Çileden çıkmıştım, peşinden koşup, “Ne yaptığını zannediyorsun sen ya! Bu kadar kaba olmak zorunda mısın?” diye bağırdım.  Ve kavga başladı.  Yaklaşık 1 saat kavga ettik. Sonra ağlama krizleri…

Ne umuyordum ne oldu?
Biliyor musun? Dün bir eğitime başladım. Beni davet eden arkadaşıma, “Kaç yıllık halkla ilişkiler uzmanıyım. İnsanın dilinden anlarım. Ne eğitimi? Ben size eğitim vereyim. dedim. Çok ısrar etti, gittik. Dersin ikinci bölümünde bizim yaşadığımız evlilik yıldönümünü anlattı hoca. Kafamdan aşağı kaynar sular döküldü. Sanki birisi, hocaya benim yaşadıklarımla ilgili brifing vermiş gibiydi. Birebir aynısını anlattı. 
Ardından yaşadıklarımın sebeplerini anlattı. Demek ki insanoğlunun bilmedikleri de varmış.. Önce kabul etmek zor geldi. Sonra ki cümlem..
“Ahhhh  keşke, neredeyse bir ömür, o kötü olayları yaşamadan önce bu eğitimi alabilmiş olsaydık. 
Keşke zamanı geri döndürebilseydik.
Ahhh, keşke…




Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insanın dününden daha iyi olmasını hedefleyen bir bilgi teknolojisidir.

    İnsanın nasılsın sorusuna standart cevabıdır; "Nasıl olsun aynı." Hayat aslında sandığımızın aksine, dinamiktir ve insan bu dinamikte hep hareket halindedir. Ya ilerleriz ya da gerileriz... İleri gitmekse niyet, beni ileriye taşıyacak bilgilere ihtiyacım var. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanı dününden daha iyi yapacak gerçek bilgiler verir. 

İnsan hakkını arar, ömrü yettiği kadar…
Yani kendi gerçeğini… 
Oysa hak etmek, hakkını aramaktan daha değerli değil midir?
Yani aramak yerine gerçeği, onu dönüştürmek…

YAHYA HAMURCU

Yorumlar

  1. Güzel bir yazı

    YanıtlaSil
  2. ‘Ne umdum, ne buldum!’ a çok güzel bir örnek olmuş. Evliliklerde ki en büyük kazaların sebebi, birbirimizde olmayanları beklemek. Okurken benim gibi içinde kendisini bulacak çok kişi olacaktır diye düşünüyorum. Gönlünüze sağlık…

    YanıtlaSil
  3. Çok iyi anlatılmış. Hepimizin yaşadıği konular

    YanıtlaSil
  4. Gerçekten merak ettim neymiş o sebepler… tabi adam kaba ama o adam sadece bir güne bakarak mı böyle oldu aniden? İşte buna inanmadığım için bu sebepleri öğrenmek isterim.

    YanıtlaSil
  5. Kadın ile erkek farklıyız elbet, ama buradaki olay bişilerin bittiği anlamına geliyor. Hatta kadının kocasının dünyasına hiç giremediğini tahmin etsek belki yanılmayız. Tabi erkek için de geçerli aynı durum. Birbirimize bu kadar yakın olup nasıl bu kadar uzak olabiliyoruz gerçekten her seferinde beni şaşırtıyor. Ama derdimize deva olduğunu bilmek iyi geliyor. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  6. Ne kadar çok biliyoruz değilmi? Biri bir tavsiye de bulunsa yok canım o öyle denmez vöyle debir dye üste çıkmaya bayılıyoruz. Oysa bilmediğimiz;" her bilenin üzerinde daha iyi bir bilen var..".

    YanıtlaSil
  7. Demek ki insanoğlunun bilmedikleri de varmış.. Bunu bize iliklerimize kadar hissettiren ve KABUL ile noktalayan güzel öğreti...🌸

    YanıtlaSil
  8. Ne kadar da tanıdık olaylar.ne umuyoruz ne buluyoruz. Hep haklıyız zannediyoruz. Keşke dememek için ne yapmak gerekir? Nasıl mantıklı düşünebiliriz?

    YanıtlaSil
  9. Yazıdaki birçok duygu ve beklenti tanıdık geldi açıkça söylemek gerekirse. Eminim birçok insana da tanıdık gelir. Ama öğrenmenin yaşı ve zamanı yok. İnsan değişebiliyor eğer isterse,kendini tanımakla başlıyor değişim ve beklenti azaldıkça huzur artıyor.

    YanıtlaSil
  10. Yazıyı okurken bizzat yaşadım çünkü ilk evlilik yıldönümümde aynısını yaşadım sanırdım ki tek ben yaşamışım bir taraftan sevinirken diğer taraftan da tarifi imkansız üzüldüm yalnız olmadığıma !!!

    YanıtlaSil
  11. Hayattan beklentilerimizin farklı olması ve insanlara gereğinden fazla değer vermek de bazen böyle sonuçlara neden oluyor bence

    YanıtlaSil
  12. O kadar ben ki! Merak ettim nasıl doğrusu nedir?

    YanıtlaSil
  13. Yaklasık 9 yıllık evlilik ‘ne umdum ne buldum’ ile geçimekte.. şuan eğitimdeyim ve anlamak sebep ve sonuçları öğrenmek beni güçlendiriyor..

    YanıtlaSil
  14. Olay olmadan önce doğruyu yanlıştan ayırt edebilmek... İşte bütün olay bu.

    YanıtlaSil
  15. Nokta atışı bi yazı👍🏻..benim de 3 yıllık evliligimde buna benzer olayları yaşadığım cok oldu. Böyle insanlarla iliskini bitiremezsen de başka seyleri bitiriyorsun kendi hayatında. Yaşama hevesini ,umutla bakmayi, beklentiyi ,geleceğe dair hayal kurmayı hepsi bitiyor tek tek sen istesen de istemesen de..

    YanıtlaSil
  16. Nokta atışı bi yazı👍🏻..benim de 3 yıldır buna benzer olayları yaşadığım cok oldu. Böyle insanlarla iliskini bitiremezsen de başka seyleri bitiriyorsun kendi hayatında. Yaşama hevesini ,umutla bakmayi, her türlü sürpriz veya beklentiyi ,geleceğe dair hayal kurmayı hepsi bitiyor tek tek sen istesen de istemesen de

    YanıtlaSil
  17. Dtö dersi , insanların her yaptıkları davranışların aslında bir sebebbinin olduğunu ve de bazi davranışlarının karakterlerinde olduğunu bana özel bir davranış olmadığını , onları öyle olduğu gibi kabul etmemi sağladı. Bakış açımı büyük oranda değiştirdi. Ve insanlarla ikili ilişkilerdeki sorunlarımı da olumlu yonde etkiledi iyiki aldim bu dersleri ve cok değerli hocalarımdan aldim 😍🥰

    YanıtlaSil
  18. Kim kimdir ilişki kurtarır diyoruz o halde😉

    YanıtlaSil

Yorum Gönder