Eyvah, Bereketi Kaçırdık!

Eyvah, Bereketi Kaçırdık!

İki saat önce hesabına yatan dört sıfırlı maaş yine suyunu çekmişti. "Yetiremiyorum ben bunu!" diye haykırdı. Kravatını gevşetti. Boncuk boncuk ter boğazından aşağı süzülmeye başladı. Her yanını ateş basmıştı. Kalktı, elini yüzünü yıkadı. Döndü, cep telefonundan tüm banka hesaplarını kontrol etti. Birinde 100 TL, diğerinde 50 TL kalmıştı. Daha ödemesi gereken ev kirası ve diğer faturalar vardı. "Nasıl oluyor da para birdenbire suyunu çekiveriyor?" diye düşündü. Yıl sonu da yaklaşmıştı. "Zam mı istesem acaba?" dedi. Asgari ücret farkından sonra şirketi de maaşlarda iyileştirmeye gitmişti. Bu kadar kısa sürede yeniden maaş zammı yapılamayacağını düşündü. "Yöneticimle mi konuşsam, yoksa yeni bir iş mi baksam? Ek iş! Yok yok, o zaman arkadaşlarımla eğlenemem. Hayata sadece çalışmak için mi geldim ben?" dedi kendi kendine. "Zaten haftada sadece iki gece dışarı çıkıyorum. Çalış çalış nereye kadar? Ama çalıştığımın da karşılığını almam lazım." dedi.     

                        

Borcu borçla kapatma problemimi çözer mi büyütür mü?

“Ahmet'ten mi alsam? Yok yok, nasıl isteyeyim? Daha üç ay önce aldığım borcu bile ödeyemedim. Hmmm, peki Cemil’den mi istesem?... Yok ya onun cebinde akrep var.” dedi. Zihni Cemil ile olan geçen geceki konuşmalara gitti: “Geçen gece bana bir içecek ısmarla, dedim. Kendi içeceğini kendin al," dedi. Bir de ne patavatsız, pat diye söyleyiverdi.”

Kimlerden borç isteyeceğini tek tek düşünmeye devam etti: “Küçük ablamdan istesem, biz de yetiremiyoruz, çocukların okul masrafları çok ağır diyecek. Yaaaaa uffff. Ne yapsam acaba? Kız arkadaşım Leyla? Leyla da evin taksitlerini ödüyorum der. Bir de onun karşısında kendimi zor durumda göstermeyeyim. Peki, babam? "Olduğundan büyük görünmeye çalışırsan böyle olur işte. Senin neyine lüks hayat? Daha bir ev bile alamadın" der. Yine de babama mı sorsam? Annem, canım annem. Yokumu var edenim. Hep destekçim. Ona mı sorsam? Geçen bayram lafı oldu. Beş sene önce verdiği bileziği hala ödemedin mi, diye bağırdı? Büyük ablam… Annem de bana verdiklerini ablamla paylaşmasa iyi olur aslında. Ne var canım, ben bu ailenin tek erkek evladıyım. Ben almayayım da kim alsın? Eeeee! Ne yapacağım şimdi?"

Bu döngüden nasıl çıkacağım?

Peki ne oluyordu da parayı yetiremiyordu? Bir anlasa belki her şey değişecekti. Ama öncesinde hiç düşünmemişti. Sadece her maaşta bu sıkıntıyı yaşıyor, sonra borcu borçla kapatınca hemen unutuyor, tüm harcamaları aynen devam ediyordu. Artık çıkmaza girmişti. Borç alacak kimsesi kalmamıştı. Bankadan çekebilirdi çekmesine ama oradaki kredi limitleri de dolmuştu. "Ne yapacağım?" diye kara kara düşündü. İlk defa çaresiz hissetti. Bugüne kadar bulduğu tüm çözüm yolları anlık olarak onu kurtarıyor gibi görünse de toplamda borç miktarını arttırmaktan öteye gitmiyordu. Kalbi sıkıştı, içi daraldı, kendini sokağa attı. Kalabalığın içinde dalgın dalgın yürüdü. Sokağın köşesinden dönerken kırmızı kazaklı uzun boylu bir adamla çarpıştı. “Ne güzel kazak, ben de mi alsam? diye düşündü. Saçmalama, kendine gel, hangi parayla alacaksın?” dedi. Çarpıştığı adamla göz göze geldi, adamın üniversiteden arkadaşı Mahmut olduğunu fark etti.

 Aralarında bir sohbet başladı:

Ahmet, “Vay Mahmut naber?” dedi. “Hayırdır, Karadeniz'de gemilerin mi battı? Bu ne dalgınlık?" dedi Mahmut. Ahmet, "Ah nerde? Ben ancak Karadeniz'de gemileri batırırım. Bu şanssızlıkla." diye cevap verdi. "Gel, şurada bir kahve ısmarlayayım sana. İki lafın belini kıralım." dedi Mahmut.

İnsan gerçekten problemini çözmek isterse çözüm ona görünür.

Mahmut’a yaşadığı finansal çıkmazı anlattı: "Her yer kilit, kime sorsam kapı duvar oldu. Ne yapacağımı şaşırdım. Kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Kimden borç istesem, 'Hayır…' cevabıyla karşılaştım. Bankalar desen kara listedeyim nerdeyse. Bu işin bu kadar büyüyeceğini hiç fark etmemişim. Denizde çok açıldım ve karaya ulaşamıyorum. Ya boğulacağım ya da bana birinin simit atması lazım."

"Dur." dedi Mahmut ve ekledi. "Önce harcamalarına bakman lazım. Ama onun da öncesinde bir karar vermen lazım. Bu borçtan gerçekten kurtulmak istiyor musun? Çünkü sen hala harcama yapmaya devam ediyormuşsun!" Ahmet: "Çok kararlıyım. Zaten başka çarem mi var?

O zaman dinle...

Sana ihtiyacından fazla alışveriş yasak artık. Evinin de kirası çok yüksekmiş, daha küçük bir eve taşın. Küçülebildiğin kadar küçül. Sadece borçlarını ödemeye odaklan. En zorunlu ödeme ile başla. En önemlisi, ihtiyacın olmayan eşyalarını ayır, sonrasına bakarız."

                  

Aradan altı ay geçmişti. Her ay başı olduğu gibi yine Mahmut'la aynı kafede buluştular.
Ahmet arkadaşını görür görmez hemen söze başladı. "Benim anlayamadığım şey şu, ben nasıl oldu da bu borçları ödeyebildim? Üstelik bana ihtiyaç sahiplerine yardım bile yaptırdın. Nasıl oldu bu? Anlayabilmek zor." dedi. Mahmut, "İşte bunun adına biz 'bereket' diyoruz. Sen zaten cömert adamdın. Sadece müsrif olmuşsun. İhtiyacın olmayan şeylere harcama yapmayı bitirdin ve cömertliğini de ihtiyaç sahibine yönlendirdin. Hepsi bu. İnsan ihtiyaç sahibine verdikçe kalan parasının teması artar." dedi. 
Ahmet, "İyi ki karşıma çıktın. Yoksa ben aynı şeyleri yaşayarak debelenip dururdum, teşekkür ederim dostum." 
Yüzlerinde gülümsemeyle; denizin o harika iyot kokusu eşliğinde ikinci çaylarını söylediler.




Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insanın dününden daha iyi olmasını hedefleyen bir 

bilgi teknolojisidir.

    İnsanın nasılsın sorusuna standart cevabıdır; "Nasıl olsun aynı." Hayat aslında sandığımızın aksine, dinamiktir ve insan bu dinamikte hep hareket halindedir. Ya ilerleriz ya da gerileriz... İleri gitmekse niyet, beni ileriye taşıyacak bilgilere ihtiyacım var. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanı dününden daha iyi yapacak gerçek bilgiler verir. 

İnsan hakkını arar, ömrü yettiği kadar…
Yani kendi gerçeğini… 
Oysa hak etmek, hakkını aramaktan daha değerli değil midir?
Yani aramak yerine gerçeği, onu dönüştürmek…

YAHYA HAMURCU



Yorumlar

  1. İnsanoğlu imkanlarını artırmaya çalışıyor. Oysa mesele imkanın temas etmesi için ne kadar doğruyu güzel yaptığımızla ilgili..

    YanıtlaSil
  2. Abdullah SINDI3 Aralık 2023 22:42

    Aslında her şey yine bizim elimizde. İyi ve güzel şeyler de kaliteli bir yaşam da bizim elimizde. Bunun zıttı da yine bizim elimizde.

    YanıtlaSil
  3. Gerçekten günümüzün müsriflik problemine çok güzel bir bakış açısıyla değinmişsiniz, bereket olmadığı sürece hiçbir para ihtiyaçlarımız için yeterli olmayacak, kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel bir tatlı tatlı hatırlatma bu

    YanıtlaSil
  5. Günümüzde birçok insanın ortak derdini kaleme almışsınız. Şartlar kolay değil belki, kazancı yönetmekte zorlanıyor insan ama dediğiniz gibi geriye dönüp harcamalarına bakmıyor. Bu makaleden çıkarılacak mesaj “küçülmek” teşekkürler…

    YanıtlaSil
  6. aynı şeyleri yaşayarak debelenmemek için çok güzel bir yazı, teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  7. Çok anlamlı bir yazı olmuş, kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  8. Çok güzel ve hayatımızı düzenlemek adına rehber görebileceğimiz bir içerik. Hayatta her zaman olduğu gibi denge çok önemli konu ne olursa olsun eğer dengemiz yoksa bir nokta da sarsılma başlayacaktır gider karşılayan bir gelir yoksa dengenin bozulması kaçınılmaz olacaktır. Kendimize gerçekten ney ihtiyacımız ney isteğimiz bunu öğretmeliyiz bizler isteklerimizin ihtiyaç olduğuna kendimizi inandırıp bunu mutlulukla olacağı hissiyle kandırıyoruz. Aldıklarımız bize mutluluk vermez sadece vereceğini zannederiz veya öyle olmasını umut ederiz. Bunun sonucunda sağa sola savurduklarımızla elimizde olanı yönetemediğimizle kalıp üstüne elimizdekilerin dışına da sahip olmaya çalışırız. Ne yaparsak bunun sistemli hale getirip paramıza bereket sağlayıp müstifliğimizi yok denecek kadar az seviyeye getirdiğimiz de yaşamımız daha kolay ve anlamlı hale gelecektir. Metinde de bu konu çok güzel bir örnekle anlatılmış.

    YanıtlaSil
  9. İnsan maalesef tükettikçe tükenen bir canlı..oysa ne kadar tüketirse o kadar mutlu olacağını zannediyor. Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  10. Günümüzün en yaygın problemi, ihtiyaçtan fazla harcama .
    Azı küçümseyip kendimizi çıkmazlara sokuyoruz.

    YanıtlaSil
  11. "İyi ki karşıma çıktın. Yoksa ben aynı şeyleri yaşayarak debelenip dururdum, teşekkür ederim dostum."
    İnsanı Gerçeğe yaklaştıran bazen bir Arkadaş, bazende bir söz...
    Çok güzel olmuş, elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  12. Uzaktan dinleyince insana masal gibi geliyor ama var kardeşim, var arkadaşım, var! Var olduğunu sen de biliyorsun benim gibi... Sana dağ gibi gözüken probleminin çözümü var gerçekten! Sen şunu söyle: Bereketini yakalamaya hazır mısın? Var mısın koşturmaya, çabalamaya? Sabredebilir misin mutlu olmak için? O zaman gel! Bereket de gelecek mutluluk da inşaAllah...

    YanıtlaSil
  13. Çok şükür Rabbim ikram sahibi ve onun verdiği bereketle kimse boy ölçüşemez. Ve mutlaka o kadar merhametli ki en açılmaz denen kapıyı açar, bize bir uyarıcı, bir çare yollar. Yeterki herkes kendi üzerine düşen sebepleri oluştursun.Çok güzel çok hayatın içinden bir makale..

    YanıtlaSil
  14. Ne kadar anlamlı bir yazı olmuş. İnsan gerçekten bereket çok olunca artar sanıyor. Ana bereket hep az olanda.

    YanıtlaSil
  15. İnşallah problemi gerçekten çözmek isteyenlerden oluruz, kaleminize sağlık çok güzel bir yazı olmuş 🌸

    YanıtlaSil
  16. Cömert ile müsrif ayrımı çok güzel anlatılmış. Elinize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder