Dönüş-ümün Yolu

 
Dönüş-ümün Yolu

İlkbahar yeşil örtüsünü giymişti. Çiçeklerini de serpmişti çimenlere... Gökyüzü sanki daha maviydi... Ve bulutlar daha parlak... Kuş sesleri neşe veriyordu... Mis gibi bir koku vardı havada... Leyla bunları düşünürken misss gibi baharı içine çekti. Aynı bahardı ama uykudan yeni uyanmış gibiydi. Çevresinde her an olan değişimleri bu kadar net hissettiğini hiç hatırlamıyordu. Aynı bahar, aynı gökyüzü, hava ama aynı Leyla değildi... Kendini daha özgür hissediyordu. Birkaç senede hayatında çoğu şeyin dönüştüğüne şahit olmuştu. En çok da kendisinin. "Neden fark edemedim?” dedi kendi kendine kaldığı ilk anlarda. Hayatında vazgeçemediği o kadar çok şey vardı ki...

Oysa insan zamanın hiç tükenmeyeceğini sanır. İsteklerine ulaşmak için biriktirdiği paranın zıddında neleri götürdüğünü hiç düşünmez mi?

Leyla yaşadığı dönemin tüketim çılgınlığına  kapılmıştı. Herkesin sahip olduğu imkânlara ulaşabilmek için uzun yıllar mücadele etmişti. Sahi bu hedefi ne zaman başlamıştı? Tüm zamanını para kazanmak ve kazandığı parayla da istediği şeyleri almaya harcamıştı. Evlenirken bile çoğu masrafı kendisi üstlenmişti. Peki bu aldıkları onu gerçekten mutlu ve kendinden tatminkar olmasına yetmiş miydi? Yoksa daha derinlerde bir şeylerin eksikliğini daha çok mu hissettirmeye başlamıştı? Peki ya kaybettiklerini kazandığı imkânlarla geri alabilir miydi ki?

İnsan özünden ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın eninde sonunda tekrar özüne dönmek ister.

Leyla daha çok güç ve para kazanacağı şeylere harcamıştı. Sonunda da güçlü biri olmuştu ama naifliğini, hislerini ve zarafetini kaybetmişti. Kurduğu holdingde zaman zaman kendisini çalışanlarına bağırırken hatta tehdit ederken buluyordu. Son zamanlarda bu durum kendisini de rahatsız etmeye başlamıştı. Kendini o durumdayken yakaladığında, sanki içinden bir el onun ağzını kapatmaya çalışıyordu.

İşe giderken her zamanki gibi hazırlanıyordu. Aynaya baktığında ceket pantolon takım elbiseden başka bir şey giymediğini fark etmişti. "Saçlarımı kestirsem tam da erkek gibi olacağım." dedi. Hayretle kendisine baktı. İki kaşı arasındaki sert ifade yüzüne oturmuştu. Tebessümünü alıp götürmüştü. Tebessüm etmeye çalıştı ama yine de yüzü sert görünüyordu. Bu halinden hiç memnun değildi. Kendisine aynada bu kadar uzun süre de hiç bakmazdı. Eşi, "Leyla, geç kalıyoruz.” diye seslendi. Evden çıktılar. Asansöre bindiler. Eşi ona hep espriler yapar, erkeksi görüntüsüyle eğlenirdi. Eskiden bu durum Leyla’nın hoşuna giderdi. Ama nedense artık kendisine daha farklı davranmasını istiyordu. Kadın gibi hissettirecek davranışlar bekliyordu. Asansörde aşağı inerken eşi Fuat ona "Ne haber askerlik arkadaşım?" dediğinde kan beynine sıçradı. Oysa bakımlı olduğu için kadınsı olduğunu düşünüyordu. "Ne kadar da yanılmışım." dedi. Kadın olmakla kadın gibi olmak arasında ince bir çizgi olmalıydı. Saçına fön çektiriyor, makyajını yapıyor, ellerinin manikürü hiç eksik olmuyordu. Hatta o manikür bozulmasın diye yemeği her zaman ya dışarda yerdi ya da eve istetirdi. Buna rağmen neden olmuyordu? Somutta kadın gibi görünmekle özündeki kadına evirilmek başka şeyler miydi?

İşyerine geldiğinde odasına çekildi. Her zamankinden farklı bir sessizlik çöktü üstüne. Tekrar nasıl özüme dönebilirim, diye düşündü. Bu hale gelebilmek için o kadar çok zaman harcamıştı ki…

O sırada odasının kapısı çalındı. Gelen arkadaşı Selen'di. Liseden beri hep görüşürlerdi. Danıştığı ve dertleştiği tek hemcinsiydi. Selen, Leyla'nın üzgün halini görünce aralarında koyu bir sohbet başladı. “Selen...” dedi ve ekledi. “Sana bir şey sormak istiyorum. Kendimi kadın gibi hissetmiyorum. İnsanlar da beni kadın gibi görmüyor. İlişkilerimin dengesi bozuldu. Benim karşımda korkuyorlar. Kendilerine zarar vereceğimi düşünüyorlar. Eşim Fuat da bana askerlik arkadaşıymışım gibi davranıyor. Kendimden çok uzaklarda gibiyim. kendi özüme yıllarca yıl uzak bir mesafedeyim adeta. Dönmek istiyorum ama çok yorgun hissediyorum. Ben nerede hata yaptım anlayamıyorum?” dedi. Selen, her şeyin farkındaydı ama arkadaşı ona sormadan bir şey söylemenin doğru olmadığını düşünüyordu. Ama artık Leyla onu dinlemeye hazırdı. Selen ona dedi ki " Merak etme, üzülme de gittiğin yerden döneceğin yollar da var. Peki neydi o yollar? İnsan gerçekten o kadar uzun zaman gittiği çok uzun yollardan tekrar dönüp hatalarını telafi etme şansına sahip miydi?





Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insanın dününden daha iyi olmasını hedefleyen bir 

bilgi teknolojisidir.

    İnsanın nasılsın sorusuna standart cevabıdır; "Nasıl olsun aynı." Hayat aslında sandığımızın aksine, dinamiktir ve insan bu dinamikte hep hareket halindedir. Ya ilerleriz ya da gerileriz... İleri gitmekse niyet, beni ileriye taşıyacak bilgilere ihtiyacım var. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanı dününden daha iyi yapacak gerçek bilgiler verir. 

İnsan hakkını arar, ömrü yettiği kadar…
Yani kendi gerçeğini… 
Oysa hak etmek, hakkını aramaktan daha değerli değil midir?
Yani aramak yerine gerçeği, onu dönüştürmek…

YAHYA HAMURCU

 

 

Yorumlar

  1. Doğru çoğumuz srtık böyle yiz

    YanıtlaSil
  2. Günümüz kadınının ana problemine parmak basmışsınız. İnşallah dönüşüm hepimize nasip olur.

    YanıtlaSil
  3. Kaleminize sağlık😊

    YanıtlaSil
  4. Ne kadar samimi bir paylaşım, sanki makale değilde biyografi gibi… İnanıyorum ki; bu metni okuyan birçok kadın içerisinde kendisini bulacak… Leyla telaş etmesin:) oralardan gerçekten dönülüyor.

    YanıtlaSil
  5. Ne sabırlı bir arkadaş Selen. Arkadaşının kendisine sormasını beklemesi ne kadar nazikçe. Şimdi biz öyle miyiz? Herkes karşıdakinin ne kadar yanlış yaptığını ne kadar hatalı olduğunu söylemekle uğraşıyor ve insan kendini değiştirmek için hiç istekli değil nedense. Çok üzücü…

    YanıtlaSil
  6. Güçlü kadınlasın yüreğindeki yarayı ortaya koyan bir hikâye, elinize dikşnize sağlık! Kadının fıtratı naiftir. Yaratılışına zıt bir hayatı yaşamak biz kadınları mutlu etmiyor.

    YanıtlaSil
  7. Leyla'nın bir şeylerin ters gittiğinin farkında olabilmesi ne kadar da önemli. Çünkü o farkındalık olmadığında çözüm de gelmez.

    YanıtlaSil
  8. İnsanın istekleri çok fazla olduğunda hayatındaki dengeleri bozabiliyor. Bunu farkına varabilmek çok kıymetli.

    YanıtlaSil
  9. Yaratılışımıza uygun yaşabilmek

    YanıtlaSil
  10. İnsanın nefes aldığı müddetçe dönüş hakkı verilmiş galiba bize zor geliyor. 😊

    YanıtlaSil
  11. Oysa insan zamanın hiç tükenmeyeceğini sanır ve işte burada yanılır. Bu kadar ilerlemişken hala geri dönüş mümkün müdür ki? İşte bu bir soru işareti…

    YanıtlaSil
  12. fistik leyla4 Nisan 2024 12:00

    denge denge denge

    YanıtlaSil
  13. "Kendimden çok uzaklarda gibiyim" ne kadar tanıdık geldi...

    YanıtlaSil
  14. Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  15. Saf Düşün4 Nisan 2024 12:09

    ne kadar da zor kadın olarak güçlü olmamız gerektiği öğretildi bize yoksa bizi ezeceklerini düşündük hep ama bu sefer de güzelliğimiz sadece görünüşte kaldı malesef güzellik anlayışımız değişti... bu hassas dengeleri yeniden kurmak için iyi bir seminer...

    YanıtlaSil
  16. İnsanın bir şeyleri fark edip onları değiştirmek istemesi ve böyle bir yolun da olması her zaman insanı ümitvar etmez mi hayatta? :)

    YanıtlaSil
  17. Bazı yazilarda insan kendini bulur:)

    YanıtlaSil
  18. En büyük dönüşüm; farkındalık...Ne çok uzaklaşmışız özümüzden güçlü olmak adına. Günümüz kadınlarının problemi bu..

    YanıtlaSil
  19. insan boğulurken anlıyor ne kadar açıldığını. Hayatına yazık ettikten sonra aklına nasıl dönebilirim sorusu düşüyor. çok şükür ki her yerden dönüş -Dönüş-üm- var

    YanıtlaSil
  20. insan boğulurken anlıyor ne kadar açıldığını. Hayatına yazık ettikten sonra aklına nasıl dönebilirim sorusu düşüyor. çok şükür ki her yerden dönüş -Dönüş-üm- var

    YanıtlaSil
  21. Bu zamanda çoğumuz kaybettiği bir şey... İnşALLAH özüne dönenlerden oluruz...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder