RÜZGÂRINA
UYUMLANABİLENLER…
Evin kapısını açarken elleri titriyordu. Anahtarı güçlükle anahtar deliğine sokabildi. Ağlamaktan yüzü gözü birbirine karışmıştı. Kapıyı kapattı ve her zaman yaptığı gibi koşarak yatağının üzerine koştu ve kapandı. Bir süre daha ağlamaya devam etti. Hıçkıra hıçkıra “Bir insan bu kadar başarısız ve mutsuz olabilir mi? Bir hafta içerisinde ulaşmak için uğraştığım ne hayalim varsa mutlu olmak için hepsi parmaklarımın arasından uçup gitti. Bir hafta ya… Bütün yılların emekleri bir haftada gitti?” dedi. Sesini sadece kendisi duydu. Daha ne yapabilirdi, Elinden daha ne gelebilirdi ki? Hiçbir isteği gerçekleşmemişti. üç senedir süren ilişkisi, evlilik hayalleri, sırf az önce kovulduğu şirkete girebilmek için verdiği emekler… Hepsi ama hepsi bir anda gidivermişti. Biraz sakinleşince mutfağa geçti. Sakinleşmek için papatya çayı demledi. Okuma koltuğuna geçip oturdu ve çayını yudumlarken düşünmeye başladı.
“Ben nerde
yanlış yaptım? Hepsini aslında mutlu olmak için yaptım. Hayatımda ters
giden bir şeyler var. İstediğim her şeyi yapmak için yıllarca emek verdim. Ama
olmadı işte. Yoksa yanlış şeyler mi istedim?” diye düşünürken sehpanın üzerinde
duran bir kitaba gözü ilişti. “Okursam belki rahatlarım.” dedi. Kitap okumayı
severdi. Şu anda kendisine iyi gelecek tek şeyin bu olduğunu düşündü. Kitabı
açtı ve okumaya başladı. Okudukça içine bir rahatlama hissi geldi.
…
İnsanlar
koşturuyor kaldırım taşları üstünde, iş, alışveriş, eğlence...
Çiçekler de yeşermiş çimenler arasından sanki
gülümsüyor güneşe...
İnsan ve çiçek
benzer aslında birbirlerine...
İkisi de güneş
ister, su ister...
Onları ayakta
tutacak bir el, onlarla konuşup ilgilenecek bir gönül ister.
Hayatın rüzgârı nereden, nasıl eser, kim bilir, ne bırakır kucağımıza?
İnsanın
çiçeğe göre beklentisi daha çok değil mi?
Göğün derinliklerinden yeryüzünün kurumuş toprağına inen bir damla su çiçekleri mutlu eder.
Peki,
İnsanı ne mutlu eder?
İnsan hayatın anlamını arar.
Ruhumuza iyi gelecek gerçeğin özgürleştiren kokusunu arar.
Bir çiçek ne ister? Su, toprak ve güneş... Bir de ötelerden gelen ama neye benzediğini hiç görmediğimiz rüzgâr...
Baharı
müjdeleyen bir işarettir rüzgâr...
Sabah gidişi
bir aylık, akşam dönüşü bir aylık mesafe olan...
Kuşları havada
tutan, bulutların içindeki yağmurları taşıyan…
Getirdiği rızıktan çiçek gibi bütün canlılar ihtiyacı olan kadarını alır ve israf etmez. Kendi hakkına razı olur ve daha fazlasını istemez. Hakkına uyumlanır.
Peki insan ne
ister?
Aslında insan
ne istemez ki desek cevabı daha kısa olurdu.
Çok şey ister
insan, hepsini de “mutlu olmak” için ister, değil mi?
“Onsuz
yapamam” dediği pek çok şeyi vardır.
İsteklerinin
uğrunda olanca gücüyle koşar.
Nereye gittiğine pek bakmaz ve bunun adına “mutluluğun peşinden koşmak” der.
Aslında olan
nedir?...
Mutluluk insandan kaçıyor olabilir mi?
Belki de istekleri dipsiz bir kuyu gibi olan insan için o kuyuyu aşıp gelemiyordur. Ve insan kendisine sunulan nimetlere kör verilmeyene açgözlüdür… Bu yüzden de mutsuz ve şikayetçidir.
Peki insan
mutluluğa nasıl ulaşır?
Ulaşmayı hayal ettiği, uğruna yıllarını, sabrını, imkânlarını ve bazen de kendi ifadesiyle hayatını harcadığı şey gerçekten ihtiyacı mı, yoksa isteği mi? İnsan için isteği ve ihtiyacı birbirinden ayırmak mutluluğa giden yolda önemli bir basamaktır. Rüzgarına uyumlanmadan, kendisine verilen imkânlarla ne yapacağını düşünmez. Verilmeyen imkânlara ulaşsa neler yapabileceğini hayal ederek zamanını geçirir.
İsteği ihtiyaçtan
ve imkânı imkânsızlıktan ayıran nedir?
Hayatın ne
verdiği önemli değil, verilenlerle ne yapıldığı önemlidir. Bu durumda bir çiçek
ister rüzgârlı bir tepede ister dere kenarında doğmuş olsun, kendisine
sunulanlarla ne yaptığı onu bir yerlere taşır.
İnsan da çiçek
gibidir. İlgi ister, mutlu ve başarılı olmak ister, sayılmak ve sevilmek ister, iyi ilişkiler kurmak ister, işe
yaradığını hissetmek ister…
Sırf dününden
daha iyi olmak için yollara düşer.
Sonra hayat rüzgârı
kimin neye ihtiyacı varsa heybesinde topladıklarını insanın verdiği tepkilere,
yaptığı seçimlere göre insana sunar.
Kimi zaman
yavaş kimi zaman sert kimi zaman da tatlı...
Bazen gizlice
bazen de açıkça...
Rüzgâr her yönden eser ve hep bir şeyler getirir ama hiç beklendiği gibi olmaz insanın gelenleri…
Her bir esişi
isteklere göre değil de gerçek ihtiyaçlara göredir. Ama insana gerçek ihtiyacı olan ilgi yetmez, fazlasını istemeye
başlar. “Benimle ilgilenin, varlığımı kabullenin, isteklerimi yerine getirin,
kıymetimi bilin...” der. En yakınındakilerin beğenmesi yetmez daha fazla kişi
beğensin ister.
Ve mutlu olmak için herkesi ve kendisini mecbur bırakır.
Nasıl da ölçer, tartar…Bir bilse rüzgâr hep doğru yerden eser... İster sağdan, ister soldan, ister önden, ister arkasından essin.
Bir anlasa
gerçek iyilik karşılıksızdır...
Bir yapabilse
asıl kendi ihtiyacı varken mutluluğun başkasının ihtiyacını beklentisiz karşılamasından geçtiğini…
O zaman
hayatın rüzgârı ne üşütecek ne terletecek; tam da güzel bir serinlik getirecek!
Emin Ol!
Rüzgâr eserken
dinler her şeyi... Ve durması da dinlemek için...
Bize
bıraktıkları ihtiyacımız olanlar... Ama bırakmadıklarının da bir hikmeti var...
Konu bizden,
sahne ondan geliyor...
Sadece
beklemediğin yerden ve kişiden geldi diye sahneyi eleştirme ve şikâyet de etme...
Mutsuz olmak
için değil mutlu olmak
için bir sebep ara...
Rüzgârın karşısında kuru bir dal gibi dimdik durursan kırılırsın… Uyumlanman gereken yeri bilmelisin. Otlar nasıl da rüzgâra uyum sağlıyor hiç görmedin mi?
Bir şeyler
hemen olmayınca acele etme... beklemeyi bil ve kabullen.
Çünkü her şey bir anda olmaz.
İnsanın istediği
gibi de gerçekleşmeyebilir.
Sebebi
rüzgârın dilini anlamadığından...
Doğru okumayı
öğrenene kadar zorlanabilir insan; ama okuyabildiğinde öğrenir ve deneyim çıkarır. Sabret, emin ol ve güven!
Rüzgâr
tersten estiğinde rüzgârı arkasına alabilenler kazanır hayatta…Ve ona
uyumlanabilenler gerçek başarıya ulaşırlar…
Rabbim sana verdiklerin için şükredebiliyoruz.çoğu zaman .Bizlere vermediklerin içinde şükredebilecek idraka ulaşmayı nasib et.
YanıtlaSilRüzgarım yıllardır tersten esiyo ama ilk defa rüzgarı arkama almayı ve ona uyumlanmayı tercih ettim.. sabırla selamete inşallah .. harika bir anlatım olmuş, tekrar tekrar okunmalı.
YanıtlaSilGenelde bizim yaptığımız akıntının tersine gitmek… belki o yüzden mutsuzluğumuz artıyor. Karşıdakinin ne yaptığına ve ona ne cevap vereceğimize odaklanıyoruz hep. Sanki rüzgarı yönlendirebiliriz zannediyoruz. Oysa rüzgarın dilini anlarsan… O’dur rüzgarı gönderen.
YanıtlaSilÇok doğru aslında elimizdekilerin kıymetini bilmek her halimize şükretmek mutluluğun anahtarı olmalı hiçbirşey sebebsiz değildir güzel bir anlatım olmuş teşekkürler
YanıtlaSilDeneyimsel tasarım öğretisi eğitimlerini almak , hayatımda kendim için yaptığım en önemli ve en kıymetli şeydi . Aldığım bilgiler aslında bildiğim daha doğrusu bildiğimi sandığım şeylerdi . Şöyle ifade edebilirim , gördüğümü sanıyordum fakat bir gözlük taktım ve her şeyi çok daha net görmeye başladım . Deneyimsel öğreti hayatın kullanma kılavuzu gibi ... Hayatın her aşamasını düzenleyecek bilgiler...
YanıtlaSilRüzgâr tersten estiğinde şikayet eden değil de, rüzgârı arkasına alabilenlerden oluruz umarım, insanı düşünmeye sevk ediyor, teşekkürler bu yazınız için
YanıtlaSilİstekleri ve ihtiyaçları ayırt edebildik mi? . Hayatın bana katacakları ve rüzgara uyumlanmak için ne mümkün?! Çok güzel bir aydınlanma yazısı olmuş, teşekkürler
YanıtlaSilRüzgar hep olacak hayatımızda, önemli olan rüzgar ile uyumlanmak…
YanıtlaSilKendimi buldum bu yazıda. Hep bir cabba ama kime göre neye göre. Zaman aktı gitti ve olmamış bir hayati la baş başa …..
YanıtlaSilBu hayatta Uyum insana konfor katıyor. İstekleri, seçimleri çok önemli. İnsanın istekleri yönünü belirler. Peki o zaman isteğim ne yönde?
YanıtlaSilRüzgâr tersten estiğinde rüzgârı arkasına alabilenlerden olur muyuz ki? :))
YanıtlaSilÇok başarılı bir yazı...
YanıtlaSilEmeğinize sağlık 🍀
Rüzgârın karşısında kuru bir dal gibi dimdik durursan kırılırsın… Uyumlanman gereken yeri bilmelisin… doğru yerde uyumlanıyor olmak lazım…
YanıtlaSilPeki insan ne ister?
YanıtlaSilİnsan ne ister 🙂
YanıtlaSilİsteklerim olmadığında ilk düşündüğüm şey "neden olmuyor?" Ama hayatın dilini anlamıyor olabilirim aslında. Hayatın bana hazırladığı sahne bendeki konuya göre oluyorsa bu demektir ki hayat bana kafayı takmadı sadece benim rolümü doğru oynamamı istiyor... Bunu bilince insan huzura kavuşuyor neredeyse... bana düşen rolü iyi bir şekilde tamamlayayım başkasının rolü kendisini bağlar :)
YanıtlaSilİnsan bazen kendisi için ne kadar gereksiz şeyler istediğinin farkında olsa bir çok problemini halledecek sanki🤔
YanıtlaSilinsan mutlu olacağım derken nerelerde hata yapar? yapar ve fark etmez.. bazen farketse bile çok zaman alır.. mutluluğa giden her yol mübah mıdır? hayır. öyleyse tartıp biçmemiz gereken çok konu var gibi...
YanıtlaSilUyum hayatın anahtarı :)
YanıtlaSilMutsuz olmak İçin değil mutlu olmak için bir sebep aramak mıdır kılık nokta yoksa...çok güzel...elinize saglik
YanıtlaSilMutluluk bizden kaçıyor mu? Kaçmıyor belki ama çok narin bir çiçek gibi uyumsuz koşullarda da bizimle kalmıyor. Her kuş her iklimde yaşamaz. Mutlu olmaya elverişli seçimlerimiz olmalı. Çok güzel detaylar vermişsiniz. Teşekkürler
YanıtlaSilÖnemli olan neyle karşılaştığımızdan ziyade onu nasıl yorumladığımız....Hayatı okumak büyük bir keyif ve büyük bir konfor. Görmeyen gözün görmeye başlaması gibi bir şey.
YanıtlaSil
YanıtlaSilHayat bize öğrenmemiz ve kendimizi dönüştürebilmemiz için bir çok fırsatlar çıkartıyor. Bunu nasıl yapacağımızı anlatan bir yazı olmuş… emeğinize sağlık…
Bu hayatta uyumlanabilenler gerçekten yol alanlar. Uyumlananlardan olabilmek duası ile.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık🌸
YanıtlaSil