Eksik Parçam Ne?

Eksik Parçam Ne?

Doktor arkadaşının sözleri zihninde dolaşıp duruyordu. Kendi de doktordu ve yaşadığı hayatın sağlıklı beslenme ve spordan uzak olduğunun da çok farkındaydı. “Zaten bunu fark edebilmek için doktor olmaya gerek yok ki!” dedi. Kaç kez sağlıklı beslenme programlarına, diyetlere başlamıştı. Kaç kez spor salonuna yıllık üyelik kaydı yaptırmıştı. Bir türlü devam ettiremiyordu. Kendi için bir şey yapmaya başlaması zaten çok zordu. Diyelim ki başladı, sonunu bir türlü getiremiyordu. İşi, annesi, kız kardeşleri, eşi, çocukları ve arkadaşları derken o kadar çok yere yetişmesi gerekiyordu ki kendi için ayırmayı planladığı zamanlarda bile bir şeyler mutlaka çıkıyordu. Sonra bozulan diyetler, yanan spor salonu üyelikleri, gidilemeyen eğitim programları... Etrafında istediği şeyleri çok da güzel yapan insanları düşündü tek tek. 

“Tabi canım, onlar bekar, evlensin de ben görürüm onları.” dedi. Tam o anda zihnine arkadaşı Meral düştü. “Ama Meral evli.” dedi. Sonra biraz daha düşününce “Asıl çocuğu olsun da o zaman görürüm ben o Meral’i.” dedi. Zihni adeta Nazan’a oyun oynuyor gibiydi. İçinde iki ses vardı. Bunlardan birisi onu destekliyor öteki karşı çıkıyordu. Bu iki ses kıyasıya bir kavga halinde gibiydi. Sonra seslerden biri, “Kendini başkalarıyla kıyaslamayı bırak.  Bahaneleri bir kenara koy ve kendinde eksik olan parçaya odaklan.” dedi.

İnsan başka insanların hayatına dokunayım derken neleri gözden kaçırıyor?                             

Hayatında herkese, her şeye yetmeye, yetişmeye çalışıyordu. O kadar yorgundu ki… Eksikliğini hissettiği, onu huzursuz eden şeyin ne olduğunu düşünecek zamanı bile yoktu. Bir de etrafındaki insanlara o kadar iyilik yapıp nankörlük görme durumu vardı. Sahi insan iyilik yapıp neden nankörlük görüyordu? Peki insanın herkesi mutlu etmeye, herkese yetmeye çalışmaktan kendini unutması doğru muydu? Kendi faydasına yönelik süreçlerine vakit bulamaması normal miydi yoksa anormal miydi? Bir türlü eksik olan parçayı bulup zihnindeki soruları cevaplayamıyordu.

Neydi ki o eksik parça?

Çocukluğundan bugüne hayatını düşünmeye başladı. Çok sevimli, uslu, hal ve hareketleri ile büyüklerin sevgi ve onayını kazanan bir çocuktu. Çocukken bile eksik yanı yoktu sanki. Sırf ailesi çok istediği için hayali olmasına rağmen mimarlık fakültesi yerine tıp fakültesini yazmıştı. İyi bir evlat, iyi bir doktor, iyi bir eş, iyi bir anne olmuştu... Herkesin beklentisi karşılamıştı. Bu liste bu şekilde uzayıp gidiyordu. Bazen eksik olan parça kişinin ihtiyacına göre değil de isteğine ve beklentisine göre hayatını yaşaması olabilir miydi? Eksik olan bazı şeyleri tam yapayım derken kendi ihtiyaçlarını karşılamamak olabilir miydi? İyi olmak adına insanlara “hayır” mı diyemiyordu? Peki ama yaptığı şeyler neye göre kime göre iyiydi?

Sahi iyi neydi?

İnsanların faydası için bir şeyler yapmaya çalışırken bir şeyleri gözden kaçırıyor muydu? Faydayı güzel yapabiliyor muydu? Kızının doğum gününe hazırladığı pasta için söylediğini hatırladı ''Bu pastayı süsleyeceğiz değil mi anneciğim?''  Hep faydalı olmaya çalışırken, bu koşuşturma halinde o güzel olma hali pek mümkün olmuyordu.

Durdu, derin bir nefes aldı ve tekrar sordu: ''Neydi o eksik parça?''

Hayatım etrafımdaki insanların isteklerini yerine getirmekle geçti. Hiç durup kendimi dinlemedim “Peki Nazan sen ne istersin?” İnsanlara hayır diyememenin zorluğunu yaşıyordu. Bir türlü sınır koyamıyordu. Neden hayır, diyemiyordu ki? Sonra sıkışan, yetişmeye çalışan, koşturan ve o sıkışmışlıkta gergin bir hale gelen kendisi oluyordu. Teşekkür beklediği yerlerde, yapıp ettiklerinin zaten yapmak zorunda olduğunun hissettirilmesi, taviz boyutuna getirdiği ilişkileri “Oysa ben onun için neler neler yapmıştım.” ile biten arkadaşlıklarını düşündü. 

İnsan başkalarının isteğini yerine getirdiğinde iyi olur mu? Gerçekten iyi olmak ne demekti?

Eksik olan parçayı sonunda bulmuştu. Kendine söz verdi. İçindeki seslerden biri “Bundan sonra kendini dününden daha iyi yapacak hedefler belirle, o hedefler için karşına çıkan engellere ‘önce ben’ demelisin.” dedi. İçindeki diğer ses ise “Bu bencillik olmaz mı?” dedi. Senelerdir kulak verdiği sesi değil de yeni aşina olduğu sesi dinlemeye karar verdi. İnsanın yaratılışı önce kendi iyiliğini düşünmez miydi? Dünüme göre daha doğru ve güzel işler yapmadıkça insan nasıl iyi olabilirdi? Peki doğru ve güzel neydi? Kendi sahnesini boş bırakmak insana ne kadar iyi gelebilirdi? Ama insanın sahnesinin sınırları neydi? Zihnine bir müddet dur, dedi Nazan.

Perdeyi açtı, oturdukları sitenin etrafında güzel bir yürüyüş yapmaya karar verdi sadece kendi iyiliği için...

İnsan ancak kendisi iyi olduğunda etrafındakilere iyi gelebilir. Bu sebeple dönüşüme kendi iyiliğinden başlaması aslında eksik olan parçadan başladığı anlamına gelir.





Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insanın dününden daha iyi olmasını hedefleyen bir 

bilgi teknolojisidir.

    İnsanın nasılsın sorusuna standart cevabıdır; "Nasıl olsun aynı." Hayat aslında sandığımızın aksine, dinamiktir ve insan bu dinamikte hep hareket halindedir. Ya ilerleriz ya da gerileriz... İleri gitmekse niyet, beni ileriye taşıyacak bilgilere ihtiyacım var. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanı dününden daha iyi yapacak gerçek bilgiler verir. 

İnsan hakkını arar, ömrü yettiği kadar…
Yani kendi gerçeğini… 
Oysa hak etmek, hakkını aramaktan daha değerli değil midir?
Yani aramak yerine gerçeği, onu dönüştürmek…

YAHYA HAMURCU


Yorumlar

  1. İnsan başkasının isteklerini yaptığında iyi olmaz iyi işler yaptığında iyiye dönüşür/ Ne kadar doğru bir cümle.. Hayatımızda uygulayabilmek nasip olsun..

    YanıtlaSil
  2. Eksik parçamızın ne olduğunu bulmak bile bu kadar güzel bir his ise kim bilir ona ulaşmak için harcanan çaba nasıl da huzur verici olur. Doğruyu güzel yaptığından emin olmak huzur değil midir? Değerli bir yazı olmuş emeğinize sağlık 🩷

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel kaleme dökülmüş kaleminize sağlık. Önce kendinden başlamalı insan, kendine değer, kendine sevgi, kendine hoşgörü ve kendi kendine bakmak bakabilmek. DTÖ bu yolda yardımcı olan bir öğreti. Hayatını dizayn edip geleceğini tasarlıyor.İyi ki yollarım kesişti.🤲👏👏❤️

    YanıtlaSil
  4. En çok kendimizi unuttuğumuz bu dünyadan, sadece yapıp ettiklerimizi alıp gideceğiz. Hem kendi hayrımızı hem başkalarının hayrını düşünenlerden olabilmek duasıyla🌸

    YanıtlaSil
  5. İnsan kime neyi ne kadar ve nasıl yapacağını bilemiyor. Verdiği her evet ya da hayır cevabını çok yerinde verebilirse zaten çok yol alır.

    YanıtlaSil
  6. 'İnsanın kendisine dönmesi, eksik parçasını bulması' düşündürücü olmuş. Sanırım büyük bir kitlenin ortak eksikliği... Farkındalık oluşturduğunuz için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  7. Ne güzel demişsiniz, “insan başkalarının isteğini yerine getirdiğinde iyi olmaz” diye. Hepimizin yanılgısı burda başlıyor. Gerçekten iyi faydalı olduğumuz zaman iyi insana dönüşebiliriz.

    YanıtlaSil
  8. Kaleminize sağlık.Dile getiremediklerimizi çok güzel ifade etmişsiniz.

    YanıtlaSil
  9. Kaleminize sağlık.Dile getiremediklerimizi yazıya dökmüşsünüz.

    YanıtlaSil
  10. Güzel ve anlamlı bir yazı olmuş, kaleminize sağlık 👍

    YanıtlaSil
  11. Ahh kendimizi, sağlığımızı o kadar hor kullanıyoruz ki, halbuki onlar olmadan sonrasında tamamen kitlenip kalıyoruz. Tam da ihtiyacımın olduğu bir zamanda yazı önüme denk geldi.. Teşekkür ederiz yazanlara

    YanıtlaSil
  12. Yine okurken “aa ben” dedim, her derste olduğu gibi. Ama bunu sadece ben değil, benden farklı olan dersteki diğer kişilerin de dediğini duydum. DTÖ hayatın içinden, anlatılanlarda kendinizi bulduğunuz, gerçeği bulduğunuz bir bilim. İyi ki yollarımız kesişti.

    YanıtlaSil
  13. Dönüşüme kendi iyiliğimizden başlamak... bu cümleyi fark etmek bile iyi geldi. Hem iyi ne demek, güzel ne demek? Gerçek ihtiyacımı nasıl anlayacağım? Teşekkürler deneyimsel tasarım öğretisi :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder