CANIM ÖĞRETMENİM
Okulun bahçesinden içeri girdiler. Çocuk sesleri kuş
cıvıltılarına karışıyordu. Okul binasından içeri girerken durdu ve yıllardır
gözü gibi baktıkları hiç yanından ayırmadıkları evlatlarının gözünün içine
baktılar ve sıkı sıkı sarıldılar. Yumuşak ve merhametli bir ses tonuyla babası
“Bak yavrum öğretmenini üzme. Bundan sonra sen önce ALLAH! Sonra ona emanetsin…
Bir dediğini iki etme e mi yavrum.” dedi. Şimdi kendisine emanet edilen
çocuğunu öğretmenine teslim edeceklerdi. Bugüne kadar anne ve baba olarak bir
çocuğun ihtiyacı olan her davranışı öğretmeye, her beceriyi hiç üşenmeden
kazandırmaya çalışmışlardı. Konuşmayı, yemek yemeyi, düzenli ve tertipli
olmayı, kurallara uymayı, temiz olmayı, teşekkür etmeyi ve daha birçok şeyi…
Bundan sonra eksik kaldıkları şeyler için bayrağı öğretmenine devredeceklerdi.
O yetiştirecekti. Zaten öğretmen “öğreten” değil miydi? Yeryüzünün en kutsal
mesleği, peygamber mesleği değil miydi? İnsan yetiştirmek ne kıymetli ne yüce
ne kutsal bir iş.
Öğretmenler odasından içeri girdiler. Öğretmen onları görünce yanlarına gitti. Küçük çocuğun başını okşadı ve “Hoş geldin.” dedi. Çocuk “Hoş buldum, canım öğretmenim.” dedi. Çocuğun babası “Eti sizin kemiği bizim. Artık size emanet öğretmenim.” dedi. “Peki” dedi öğretmen ve gülümsedi çocuğa. Elini tuttu ve beraber sınıfa doğru koridorda ilerlediler ve sınıfa girdiler. Çocuklarını emanet edebilecekleri, yetiştirilmesinde rol oynayacak öğretmeni bulmak için epey araştırma yapmışlardı. O yüzden anne ve babanın içi çok rahattı ve “eti senin kemiği bizim” sözünü bu kadar rahat söyleyebilmişlerdi. Çocuğu öğretmene emanet edecekleri ana kadar da çocuklarının yetişmesi için anne ve baba olarak ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmışlardı. Yani başka anne babalar gibi “Al çocuğumuzu sen adam et, biz edemedik.” Demeden öğrenmeye hazır, yetiştirilecek kıvamda bir çocuk emanet etmişlerdi. Bir insanın yetişmeye başladığı yer okul değil, içine ilk doğduğu ev değil midir? Yoksa bir çocukla baş edemeyen bir anne baba birçok çocukla bir kişinin baş etmesini, yetiştirmesini nasıl bekleyebilir? İnsanın dünya sahnesinde hayatının tüm sahnelerini kapsayan bir rolü var: “İnsan yetiştirmek”.
Çocuğun anne babası insan yetiştirmenin kanunlarını çok iyi biliyorlardı. Yetiştirmenin ne anlama geldiğini iyi biliyorlardı ve insanı iyi tanıyorlardı. İnsanın hayatta ne istediğini, farklılıklarını, zayıf yönlerini, güçlü yönlerini, ihtiyaçlarını, nasıl öğrendiğini, nasıl motive olduğunu biliyorlardı. İnsan yetiştirmek nihayetinde topluma mutlu, başarılı ve özgüvenli bireyler kazandırmak değil miydi? Çocuklarını emanet ettikleri öğretmen insan yetiştirmenin gerçekliğine hakimdi. Yetiştiren insanın tüm özelliklerine sahipti. Peki yetiştiren insanın özellikleri nelerdir?
Yetiştiren insan farklılıkları iyi yönetebilendir…
İnsanlar çiçek bahçesi gibi. Hepimizin birbirinden farklı
özellikleri, rengi, kokusu ve özellikleri var. Kiminin eksik olan yönü
diğerinde var. Diğerinde de ötekinin eksik yönü var. Her birey aynı yöntemle
öğrenmez. Kimine anlatsan yeter, kimine göstersen, kimine de uygulatınca
öğrenir. İşte yetiştiren kişi hangi yöntemle öğreteceğini bilendir.
Farklılıklara rağmen ortamda uyum ve ahenk kurabilendir.
Yetiştiren insan merhametli olabilendir…
İnsan merhamet gösterdiğinde merhamet görür. Merhamet kişinin her istediğini yerine getirmek değildir. Ağlamaması, üzülmemesi ya da öfkelenip ortalığı kırıp dökmemesi için hatalarını görmezden gelmek de değildir. İnsana yetiştirirken neyi verip onun elinden neyi alması gerektiğini iyi bilendir. İnsana her türlü imkânı sunarak onu yetiştiremeyeceğini bilendir.
Yetiştiren insan otorite kurabilendir…
İnsan yetiştirirken masaya yumruğunu vurarak, sert konuşarak ya da bağırarak, şiddet uygulayarak insan yetiştirilemeyeceğinin farkındadır. Tebessümlüyken de ciddi olmasını bilendir. Tartışmaya girmeden insanlarla iletişim kuran ve az sözle çok şey anlatabilendir.
Yetiştiren insan ihtiyacı kadarını karşısındakine
aktarabilendir…
İnsan yapısı gereği çok sabırsızdır. İster ki her anlattığı, her konuştuğu şey hemen davranışa dönüşüversin. Bunu yaparken de karşısındaki insanın aktardıklarından ne kadarına ihtiyacı olduğunu pek düşünmez. Ama gerçekte yetiştiren karşısındakinin ihtiyacı kadarını aktarabilendir.
Yetiştiren insan bulunduğu sahnenin hakkını verebilendir…
İnsan hayat sahnesinde birçok rol sergiler. Kiminde başrol,
kiminde yardımcı rollerdedir. Ama her nerede olursa olsun her sahnesinde
öğrenmek ve öğretmekle ilgili bir süreci vardır. Yetiştiren insan her an
iletişimde olduğu kişileri yetiştirmekten sorumlu olduğunun bilincinde olandır.
Çocuğu, eşi, babası, annesi, öğrencileri veya bilet aldığı kuyrukta; hangi
sahne olursa olsun her davranışı, sözü ve hareketi ile her an birilerini
yetiştirme çabasındadır.
Yetiştiren insan bir gün hayat sahnesinden ayrıldığında
kendisinden sonra kalacak nesilleri düşünen ve onlara miras olarak iyi
davranışlar kazandıran ve bırakan kişidir…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, insanın dününden daha iyi olmasını hedefleyen bir
bilgi teknolojisidir.
İnsanın nasılsın sorusuna standart cevabıdır; "Nasıl olsun aynı." Hayat aslında sandığımızın aksine, dinamiktir ve insan bu dinamikte hep hareket halindedir. Ya ilerleriz ya da gerileriz... İleri gitmekse niyet, beni ileriye taşıyacak bilgilere ihtiyacım var.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanı dününden daha iyi yapacak gerçek bilgiler verir.
💙👍 emeğinize sağlık🌸
YanıtlaSilSahnemizin rolünde kalabilenlerden ve yetiştirebilenlerden olalım inşAllah.
YanıtlaSilÖğretmen olmanın özellikleri bu kadarıyla anlaşılsa gerçekten çocuklar yetişir.
YanıtlaSilÖğrenme ve öğretme süreçlerimizi hakkıyla tamamlamak dileğiyle…kaleminize sağlık.
YanıtlaSilEvet merhameti unutmuşuz biz… çocuğun her istediğini yapmayı “ben ona kıyamam” maskesi altına saklıyoruz bence. Olmayan imkanımı onun için olduruyorum maalesef. Biz öyle mi büyüdük? Ayağımızı yorgana göre uzatmayı öğrenmiştik annelerimizden. Babamızın getirdiği ile mutlu olabiliyorduk. Bugünlerde bu marifetlerimizi kaybettik sanki. İmkanı olmayanın bile elinde çok şeyi var oyalanacağı… Çocuklarımızla gerçekten oynamıyoruz ki; vaktimiz yok o kadar… sadece onlar büyüyene kadar oyalıyoruz… her şeye ulaşabilen ama mutsuz çocuklarımız var!
YanıtlaSilİnsan yetiştirmek en önemli meziyet, hakkını verenler çok kıymetli. Biz de iyi insan olup iyi insan yetiştirebiliriz umarız ki. Elinize sağlık güzel bir yazı...
YanıtlaSilÇocuklarımızın kahramanı değil onları kahraman olabilecek marifet de yetiştirmek asıl mesele derdi kıymetli hocam
YanıtlaSilBüyütmek ile yetiştirmek arasındaki farkı anlayanlardan ve uygulayanlardan olabilmek temennnisiyle... Yazınız için çok teşekkürler...
YanıtlaSilYetiştiren insan olabilmek dileğiyle... Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilYetişebilen ve yetiştirebilen olmak ümidiyle...
YanıtlaSilEmeğinize sağlık 🌸
Yetiştiren insan farklılıkları iyi yönetebilendir…
YanıtlaSilYetiştiren insan adaletli algılayabilendir.
YanıtlaSilYetiştirme çok önemli bir kavram. Çünkü gerçekten ileriye gidebilmek ve modern olabilmek yetiştirmekten geçer. Yazıda yetiştirmenin stratejisi verilmiş çok faydalı bir içerik.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık…
YanıtlaSilİyi ki varsınız…
Allah yetiştiren olanlardan olmayı nasip etsin... Gerçekten ilk öğrendiğimiz yer aile, maalesef çok da yetiştiremeden çocukları okula gönderiyoruz.. çok bilgilendirici bir yazı olmuş.
YanıtlaSilYetiştirirken yetişebilen olabilmek
YanıtlaSilBulunduğumuz sahnenin hakkını vermek niyetiyle..
YanıtlaSilBize verilen rollerin, bulunduğumuz sahnenin hakkını verebilmek dileğiyle.. insan yetiştirmek bambaşka bir meziyet... çok güzel değinilmiş yazıda..
YanıtlaSilYetiştiren insan olabilmek, otoriter, merhametli olabilmeyi, ama bunu yaparken de karşısınızdaki insanın rolüne girmemeyi de gerektirir. Bu çok güzel bir kıvam. Hem yetiştiren hem yetiştirirken yetişen olabilmek dileğiyle… Elinize dağlık.
YanıtlaSilEn etkilendiğim kısım yetiştiren merhametli olandır sözü oldu. Sadece dövmemek, istediğini almak değil merhamet, düştüğünde nasıl ayağa kalkar , nasıl tekrar kendini motive ederi öğretmektir. Merhamet kendine nasıl merhamet edilir kısmını bir başkasından modellediğimiz yer aslında. Ve o kadar önemli bir şey ki
YanıtlaSilİnsanların farklılıkları var. Bu farklılıkları gördüğümüzde kabul edebilmek çok kıymetli. İnsan yetiştirebilmek gerektiği kadar ihtiyacını verebilmek çok kıymetli. Çok güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık.
YanıtlaSilİnsan yetiştirmek nihayetinde topluma mutlu, başarılı ve özgüvenli bireyler kazandırmak değil miydi?
YanıtlaSilMerhametli insan tanımını sevdim: İnsana yetiştirirken neyi verip onun elinden neyi alması gerektiğini iyi bilendir. Tebessümlü bir ciddiyet... anılarla dolu öğrenmişlik... akılda kalan kamyon arkası sözler :) Canım öğretmenim sadece öğretmenlerimizi değil, hayatta bize bir şeyler öğreten tüm iyi insanları anımsatıyor. İyi öğretmen olmadan önce de iyi öğrenen olmak şartını eklemezsek olmaz :)
YanıtlaSil“İnsanlar çiçek bahçesi gibi. Hepimizin birbirinden farklı özellikleri, rengi, kokusu ve özellikleri var. Kiminin eksik olan yönü diğerinde var. Diğerinde de ötekinin eksik yönü var. Her birey aynı yöntemle öğrenmez. Kimine anlatsan yeter, kimine göstersen, kimine de uygulatınca öğrenir. İşte yetiştiren kişi hangi yöntemle öğreteceğini bilendir. Farklılıklara rağmen ortamda uyum ve ahenk kurabilendir.”
YanıtlaSilEmeğinize sağlık, çok güzel bir yazı.. Sahip olduğumuz farklılıklar ve onların bir aradaki uyumu.. ve o farklılıkları yönetmek, yetiştirmek… gerçek anlamda öğretmen olabilmek… elma yemeyi değil, elma bahçesi yetiştirmeyi dert edinebilmek…
İnsan yetiştirme sanatı da desek ne güzel olurdu...bizler çocuk yetiştirmiyoruz çocuk büyütüyoruz demişti bir hocam ne kadar da anlamlı gelmişti...bizlerde inşallh insan yetistirebilen ve en önemlisi merhametle bunu yapabilenlerden oluruz
YanıtlaSilHer doğan büyür .Mesele yetiştirmekte. Yetiştirebilenlerden olmak duası ile .Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSil